The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
He is awkward in his movements.
- O hareketlerinde hantaldır.
Are you in favor of this motion?
- Bu hareketi destekliyor musun?
The man lay motionless.
- Adam hareketsiz yatıyordu.
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution.
- Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülkesi anayasasına göre hareket etmelidir.
You must act more wisely.
- Daha akıllıca hareket etmelisin.
The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
Light travels faster than sound.
- Işık sesten daha hızlı hareket eder.
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
Mario's Pub is where the action is.
- Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
Let's play that by ear.
- Olayların akışına göre hareket edelim.
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
This gesture is familiar to young people.
- Bu hareketi gençler bilirler.
She gave me a hand gesture I didn't understand.
- O bana anlamadığım bir el hareketi yaptı.
The day she started for Paris was rainy.
- Onun, Paris'e hareket ettiği gün yağmurlu idi.
We start for Osaka tomorrow morning.
- Yarın sabah Osaka'ya hareket ediyoruz.