Definition von hareketli im Türkisch Englisch wörterbuch
- moving
This is an interesting, funny and even moving story.
- Bu ilginç, komik ve hatta hareketli bir hikaye.
I don't care for moving pictures.
- Hareketli resimler umurumda değil.
- mobile
- active
The stock market is very active.
- Borsa çok hareketlidir.
- dynamic
Berlin is a very dynamic city.
- Berlin çok hareketli bir şehir.
- bustling
The street was bustling with shoppers.
- Sokak alışverişçilerle hareketliydi.
- live
Today's party was really lively, wasn't it?
- Bugünkü parti gerçekten hareketliydi, değil mi?
We had a lively party last night.
- Dün gece hareketli bir partimiz vardı.
- lively
We had a lively party last night.
- Dün gece hareketli bir partimiz vardı.
Today's party was really lively, wasn't it?
- Bugünkü parti gerçekten hareketliydi, değil mi?
- (Fizik,Teknik) kinetic
- go-go
- like a jack-in-the-box
- energetic
Tom wasn't very energetic.
- Tom çok hareketli değildi.
- hinged
- motile
- colourful
- vigorously
- movable
- (Fizik) unconstant
- vibrant
- lilting
- dashing
- manoeuvrable
- buoyant
- (Diş Hekimliği) removable
- moveable
- jet-propelled
- (Askeri) travelling crane
- vigorous
Vigorous exercise makes you sweat.
- Hareketli egzersiz seni terletir.
- moving net
- alive
- sprightly
- hectic
This city is as hectic as Manhattan.
- Bu şehir Manhattan kadar hareketlidir.
Tom has a hectic schedule.
- Tom'un hareketli bir programı var.
- (Bilgisayar) in motion
- thinness
- gamesome
- rattling
- swinging
- restless
These kids are always restless.
- Bu çocuklar her zaman hareketlidirler.
- like a jack in the box
- go go
- shifting
- alive and kicking
- full of action
- activated
- zippy
- animate
He will have gotten the inspiration from that animated cartoon.
- O hareketli çizgi filmden ilham almış olacak.
- vivacious, animated
- sliding
- bouncing
- moving, active
- brisk
- moving, active; energetic, lively, brisk, agile, restless; hectic, busy
- agile
- skittish
- busy
What with the visitors and all the extra housework, I've had a very busy week.
- Konuklar ve fazla ev işi nedeniyle, çok hareketli bir hafta geçirdim.
- animated
He will have gotten the inspiration from that animated cartoon.
- O hareketli çizgi filmden ilham almış olacak.
- sappy
- floating
- to moving
- zealous
- spanking
- bright
- hareket
- movement
He is awkward in his movements.
- O hareketlerinde hantaldır.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
- hareket
- motion
Are you in favor of this motion?
- Bu hareketi destekliyor musun?
Mary made a slight motion with her head.
- Mary başıyla hafif bir hareket yaptı.
- hareket
- move
They were so frightened that they couldn't move an inch.
- O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
- hareketli donanım
- (Askeri) running rigging
- hareketli faz
- (Gıda,Tıp) mobile phase
- hareketli göbek
- plunger
- hareketli kaynak
- (Coğrafya) mobile source
- hareketli kum
- running sand
- hareketli merdiven
- escalator
- hareketli metin
- (Bilgisayar) animated text
- hareketli müzik
- (Muzik) upbeat music
- hareketli ortalamalar
- (Ticaret) moving averages
- hareketli tahvil
- (Politika, Siyaset) active bond
- hareketli yük
- movable load
- hareketli yük
- load
- hareketli aksam
- moving parts
- hareketli akışkan
- (Otomotiv) hydraulic
- hareketli ara yüzey
- (Tıp) moving-belt interface
- hareketli av aracı
- (Denizbilim) mobile fishing gear
- hareketli baskı
- (Askeri) rolling recoil
- hareketli bağlama
- movable weir
- hareketli başçık
- (Botanik, Bitkibilim) mobile anther
- hareketli beste
- humoresque
- hareketli bina
- panel house
- hareketli borsa
- (Ticaret) active market
- hareketli bölge
- (Jeoloji) mobile belt
- hareketli bölge
- bearing areas
- hareketli bölme
- operable partition
- hareketli bölme
- movable partition
- hareketli cepli pompa
- moving vane pump
- hareketli dans
- quickstep
- hareketli deneme
- dynamic probing
- hareketli destek ekibi
- mobile support team
- hareketli dingil
- lifted axle
- hareketli dişli çark
- sliding ring
- hareketli durum
- (Askeri) movable stage
- hareketli düğüm
- slip knot
- hareketli eleron
- (Havacılık) retractable aileron
- hareketli ezgi
- lilt
- hareketli fatura
- (Bilgisayar) mobile invoice
- hareketli fay
- (Jeoloji) active fault
- hareketli föy
- (Ticaret) loose sheet
- hareketli föy
- (Ticaret) journal voucher
- hareketli föy yöntemi
- (Ticaret) loose-leaf method
- hareketli geri tepme
- (Askeri) sliding recoil
- hareketli geçme
- running fit
- hareketli halka
- (Botanik, Bitkibilim) mobile ring
- hareketli hedef
- moving target
- hareketli hedef göstergesi
- (Askeri) moving target indicator
- hareketli iade
- (Bilgisayar) mobile refund
- hareketli imleç
- (Bilgisayar) animated cursor
- hareketli iğne
- (Tekstil) driver needle
- hareketli kalıp
- moving form
- hareketli kalıp
- (İnşaat) moving forms
- hareketli kanat
- moving blade
- hareketli kanat
- flapping wing
- hareketli katalog
- (Bilgisayar) mobile catalog
- hareketli kum
- quicksand
- hareketli kum
- running sand, shifting sand
- hareketli köprü
- movable bridge
- hareketli künye
- (Bilgisayar) mobile masthead
- hareketli kısım
- walking part
- hareketli makara
- movable pulley
- hareketli mayın
- (Askeri) moving mine
- hareketli merdivenler
- (Havacılık) movable steps
- hareketli mesnet
- expansion bearing
- hareketli mesnet
- support on colliers
- hareketli olarak
- eventfully
- hareketli olmayan
- nonmobile
- hareketli ortalama
- (Ticaret) moving average method
- hareketli pano duvar
- moving wall
- hareketli parçalar
- (Otomotiv) crankshaft drive
- hareketli piyasa
- (Ticaret) active market
- hareketli platform
- moving platform
- hareketli ray
- lighting rail
- hareketli silindir
- dancing roller
- hareketli spektrum
- (Çevre) running spectrum
- hareketli taban
- (Askeri) movable bed
- hareketli takvim
- (Bilgisayar) mobile calendar
- hareketli tekerlek
- castering wheel
- hareketli tekerlek
- traction wheel
- hareketli toplam
- (Ticaret) moving total
- hareketli vinç
- traveling crane
- hareketli vizyonoz
- animated viewer
- hareketli vizyonöz
- animated viewer
- hareketli volkan
- (Jeoloji) active volcano
- hareketli web sitesi
- (Bilgisayar) mobile web site
- hareketli yatak
- mobile bed
- hareketli yük
- movable load, live load
- hareketli zarf
- (Bilgisayar) mobile envelope
- hareketli çekim
- (Sinema) dynamic shot
- hareketli çerçeve
- movable sash
- hareketli çerçeveler
- (Arılık) movable frames
- hareketli çöktürücü
- dynamic precipitator
- hareketli ızgara
- (Askeri) live skid
- hareketli ızgara
- travelling grate
- hareketli ızgara
- chain grate stoker
- hareketli şarkı
- lilt
- hareketli şölen
- moveable feast
- hareket
- {i} act
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- hareket
- travel
The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
Light travels at a velocity of 186,000 miles per second.
- Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.
- hareket
- behavior
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
- hareket
- movement; move; motion; act, behaviour, conduct; activity, action; departure, start
- hareket
- flight
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
- hareket
- {i} bearing
- hareket
- handling
- hareket
- evolvement
- hareket
- (Gıda) action times activation energy
- hareket
- militate
- hareket
- (Gıda) action times
- hareket
- ultrasonic
- hareket
- doings
- hareket
- animation
- hareket
- despite
- hareket
- kinesis
- hareket
- behave
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
- hareket
- (Askeri) travelling speed
- hareket
- commotion
- hareket
- conversation
- hareket
- (Bilgisayar) transactional
- hareket
- walk
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
- hareket
- (Askeri) weigh
- hareket
- life
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
- hareket
- stroke
- hareket
- front
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
- hareket
- activity
- hareket
- locomotion
- hareket
- action
Tokyo wasted no time in taking action.
- Tokyo harekete geçmede boşa zaman geçirmedi.
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- hareket
- play
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde bir rol oynadı.
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.
- hareket
- departure
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
- hareket
- behaviour
- hareket
- deed
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
- hareket
- stir
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
- hareket
- off-block
- hareket
- be moving
- hareket
- moving in
- hareket
- in the motion
- hareket
- movement of
- hareket
- the act
- hareket
- move of
- ispanyollara özgü, hareketli bir tür dans
- Hispanic-specific, a kind of moving dance
- aynı hareketli kaslar
- congenerous muscles
- eklemleri hareketli oyuncak bebek
- jointed doll
- eksenel hareketli kütleler
- reciprocating masses
- gelgit hareketli plakalı elek
- reciprocating screen
- gündüz hareketli olan
- diurnal
- hareket
- step
- hareket
- transaction
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
- hareket
- earthquake, tremor
- hareket
- movement, organized movement
- hareket
- rail. traffic
- hareket
- demeanour [Brit.]
- hareket
- motion, movement, action
- hareket
- setout
- hareket
- behaviour [Brit.]
- hareket
- starting
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
- hareket
- deportment
- hareket
- stir, activity
- hareket
- (Hukuk) movement, act, conduct