Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
Ben zar zor sınavı geçtim.
- I barely passed the exam.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
Ben ancak iki veya üç saat uyudum.
- I slept barely two or three hours.
Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.
- It barely ever rains here.
Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
- Layla and Sami barely knew each other.
Tom çok az Fransızca konuşabildi.
- Tom could barely speak French.
Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
- Tom barely spoke to Mary last summer.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.
- It barely ever rains here.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer.
- It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- He had barely enough money to buy bread and milk.