hardly, scarcely

listen to the pronunciation of hardly, scarcely
Englisch - Türkisch

Definition von hardly, scarcely im Englisch Türkisch wörterbuch

barely
zar zor

Çarpılmaktan zar zor kurtuldum. - I barely missed being struck.

Ben zar zor sınavı geçtim. - I barely passed the exam.

barely
ancak

Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var. - We have barely enough bread for breakfast.

Ben ancak iki veya üç saat uyudum. - I slept barely two or three hours.

barely
hemen hemen hiç

Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz. - It barely ever rains here.

Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı. - Layla and Sami barely knew each other.

barely
z. ancak, güçbela
barely
çok az

Tom çok az Fransızca konuşabildi. - Tom could barely speak French.

Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu. - Tom barely spoke to Mary last summer.

barely
çok çok az

Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor. - Tom seems to be barely paying attention.

barely
dar
barely
zoraki
barely
dar darına
barely
gücü gücüne
barely
hemen hemen

Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz. - It barely ever rains here.

O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor. - He barely speaks to me anymore.

barely
açıkça
barely
kıtı kıtına
barely
güçbelâ

Bunu güçbela zamanında yaptım. - I barely made it on time.

barely
anca

Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer. - It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.

Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı. - He had barely enough money to buy bread and milk.

barely
gizlemeden
barely
yalın bir şekilde/ancak
Englisch - Englisch
barely
hardly, scarcely
Favoriten