hardly, rarely, scantily

listen to the pronunciation of hardly, rarely, scantily
Englisch - Türkisch

Definition von hardly, rarely, scantily im Englisch Türkisch wörterbuch

scarce
kıt
scarce
nadir
scarce
{s} sınırlı

Bu ülkede petrol sınırlıdır. - Oil is scarce in this country.

Yiyecek çok sınırlıysa, öyleyse neden Gandhi henüz ölmedi? - If food is so scarce, then why hasn't Gandhi died yet?

scarcely
z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a word of Italian. Hemen hemen hiç İtalyanca bilmiyor. It's scarcely more than a
scarcely
ancak
scarce
seyrek

Yağmur bu ülkede seyrektir. - Rain is scarce in this country.

scarcely
anca
scarcely
hemen hemen hiç

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

scarcely
güçlükle

Tom güçlükle nefes alabildi. - Tom could scarcely breathe.

O adını güçlükle yazabiliyor. - He can scarcely write his name.

scarcely
hemen hemen

Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu. - Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

scarce
{s} zor bulunur
scarce
{s} az bulunur

Telefon kulübeleri burada çok az bulunur. - Telephone booths are very scarce around here.

scarcely
(zarf) henüz, ancak, hemen hemen, ucu ucuna, kıtı kıtına, neredeyse hiç
scarcely
ucu ucuna
Englisch - Englisch
{a} scarce
{a} scarcely
hardly, rarely, scantily
Favoriten