hard, troublesome, causing difficulty

listen to the pronunciation of hard, troublesome, causing difficulty
Englisch - Türkisch

Definition von hard, troublesome, causing difficulty im Englisch Türkisch wörterbuch

difficult
zor

Bu benim için çok zordu. - It was too difficult for me.

Zor durumlarla başa çıkamıyor. - He can't cope with difficult situations.

difficult
{s} titiz
difficult
{s} zor beğenen
difficult
{s} inatçı
difficult
{s} huysuz

O, okulda itaat eder, ama evde huysuzdur. - He obeys in school, but at home he is difficult.

difficult
{s} geçimsiz

Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim. - You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.

difficult
{s} çatal

Bir çatalla yoğurt yemek biraz zordur. - Eating yogurt with a fork is somewhat difficult.

difficult
ağır

Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap. - This is the most difficult book I have ever read.

difficult
kazık
difficult
güç

Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı. - The old woman climbed the stairs with difficulty.

Bazı güçlüklerle yüz yüze getirildi. - He was confronted with some difficulties.

difficult
alıngan
difficult
müşkülpesent
difficult
geçinmesi zor

Bence Tom ve Mary'nin her ikisinin de geçinmesi zor. - I think Tom and Mary are both difficult to get along with.

difficult
güç beğenir
difficult
geçinilmesi zor
difficult
(sıfat) zor, güç, çetin; çatal, belâlı; inatçı; geçimsiz; huysuz, müşkülpesent, titiz; zor beğenen
Englisch - Englisch
{s} difficult
hard, troublesome, causing difficulty
Favoriten