Biz zamanında limana varamayacağız. Kestirmeden gidelim.
- We won't be able to arrive at the harbor in time. Let's take a shortcut.
Adanın güzel bir limanı var.
- The island has a fine harbor.
Polis, Tom'un vücudunu limanda yüzerken buldu.
- The police found Tom's body floating in the harbour.
Kayıp balıkçı teknesi limana güvenli bir dönüş yapmıştı.
- The lost fishing boat made a safe return to harbour.
Çöp haşarat barındırır.
- Garbage harbors vermin.
The docks, which once harbored tall ships, now harbor only petty thieves.
The fleet harbored in the south.
She harbors a conviction that her husband has a secret, criminal past.