Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
- I think something may have happened to Tom.
Yolda ona bir şey olmuş olmalı.
- Something must have happened to him on the way.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Kötü bir şey olmak üzereydi.
- Something bad was about to happen.
Bizim güneşimizin yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisi tükenecektir. Bu olduğunda herhangi biri etraftaysa, onlar dünyayı terk edip yeni bir gezegen bulmak zorunda kalacaklar.
- Our sun will run out of energy in about five billion years. If anyone is around when it happens, they’ll have to leave Earth and find a new planet.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundasın.
- You've got to find out what happened to Tom.
Bana ne olduğunu tahmin etsene!
- Guess what happened to me.
Dün buraya koyduğum kitaba ne oldu?
- What happened to the book I put here yesterday?
Take an umbrella in case it happens to rain.
Unexpectedly, in a nook close by the farmhouse, he happened upon a spot where the vintage had actually commenced.
... time that's happened since 1979, when ' when we have four Americans killed there, when ...
... Well, what happened? ...