halve, share equally, divide into two

listen to the pronunciation of halve, share equally, divide into two
Englisch - Türkisch

Definition von halve, share equally, divide into two im Englisch Türkisch wörterbuch

half
ara

Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti. - Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.

Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor. - Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.

half
(pul/içecek/bilet/vb.) yarım
half
buçuk

İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim. - Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.

Saat altı buçukta döneceğim. - I'll return at half past six.

half
yarı

İşini yarıda bırakma. - Don't leave your work half done.

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

half
{i} yarım

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

Yarım düzine yumurta aldım. - I bought half a dozen eggs.

half
yarımhalf brother üvey erkek karde
half
yarı yarıya

Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü. - The price of this book has been reduced by half.

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı. - His income was diminished by half after retirement.

half
kısmen

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu. - Tom was only half joking.

half
{i} yarım, yarı: Two halves make a whole. İki yarım bir bütün eder. half an apple yarım elma. Half the students have come
half
yarım buçuk yarı
half
{i} devre

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir. - This car can deactivate half of its engine's cylinders.

half
{ç} halves (hävz)
half
(zarf) yarı, yarı yarıya, hemen hemen, neredeyse
half
{i} yarı saha
half
hemen hemen
Englisch - Englisch
{f} half
halve, share equally, divide into two
Favoriten