Definition von haklı im Türkisch Englisch wörterbuch
- right
The way I see it, he is right.
- O, anladığım kadarıyla haklıdır.
You always insist that you are in the right.
- Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.
- rightful
- just
You might just be right.
- Sadece haklı olabilirsin.
An unjust peace is better than a just war.
- Haksız bir barış, haklı bir savaştan daha iyidir.
- right, just; rightful, righteous
- right, just
- legitimate
I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
- Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
- de jure
- reasonable
It's easy to lampoon their ideas now, but they seemed quite reasonable at the time.
- Şu an onların fikirlerini yermek kolay, fakat onlar o zaman epey haklı göründü.
- (Kanun) cogent
- impartial
- righteous
- valid
- eligible
- dejure
- fair
I'm fairly sure I'm right about this.
- Bunun hakkında haklı olduğumdan oldukça eminim.
- vindicated
I feel vindicated by the ruling.
- Kararla haklı olduğumu hissediyorum.
- haklı göstermek
- justify
- haklı iddia
- just claim
- haklı neden
- cause
- haklı çıkarmak
- legitimize
- haklı bulmak
- to admit that (someone) has right on his side
- haklı gurur
- legitimate pride
- haklı gösterme
- apologia
- haklı göstermek
- to justify
- haklı göstermek
- bear smb. out
- haklı neden
- warrant
We agreed that his actions were warranted.
- Onun eylemlerinin haklı neden olduğunu kabul ettik.
- haklı neden
- warranty
- haklı neden
- justification
- haklı neden ileri sürmek
- show cause
- haklı olarak
- deservedly
He is deservedly popular.
- O haklı olarak popülerdir.
- haklı olarak
- with justification
- haklı olarak
- rightly
I don't rightly know.
- Ben haklı olarak bilmiyorum.
- haklı olarak
- justly
- haklı olarak
- with reason
- haklı olarak
- properly
- haklı olarak
- justifiably
- haklı olma
- conviction
- haklı olma
- justness
- haklı olma
- being right
- haklı olmak
- to be right
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.
- haklı olmak
- to be in the right
- haklı çıkaran
- justificatory
- haklı çıkarma
- vindication
- haklı çıkarmak
- prove smb. right
- haklı çıkarmak
- vindicate
- haklı çıkarmak
- to justify, to excuse
- haklı çıkarmak
- (Hukuk) justifiably
- haklı çıkarmak
- right
- haklı çıkarmak
- legitimatize
- haklı çıkarmak
- legitimate
- haklı çıkarılabilir
- justifiable
- haklı çıkma
- justification
- haklı çıkmak
- be proved right
- haklı çıkmak
- be justified
- haklı çıkmak
- (for someone) to turn out to be in the right
- haklı çıkmak
- to turn out to be right, to be justified
- haklı ödül
- just reward
- haklı olarak
- deserve
He is deservedly popular.
- O haklı olarak popülerdir.
- haklı olarak
- well
- haklı olarak
- righteously
- haklı olarak
- rightfully
- haklı olmak
- right
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- haklı olmak
- be in the right
- haklı olmak
- be right
Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak ister.
Sami always wants to be right in all situations.
- Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- korkularında haklı olmak
- to be right to fear
- haklı olarak
- dejure
- haklı olarak
- just
- iddiayı haklı bulmak
- find a true bill
- ipek barut haklı kese
- (Askeri) powder silk
- pek haklı olarak
- in all conscience