You'd better not make light of him.
- Onu hafife almasan iyi olur.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
I have a mild pain here.
- Burada hafif bir ağrım var.
Taiwanese food is milder than Indian food.
- Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.
Ten people were slightly injured in the accident.
- On kişi kazada hafif yaralandı.
A nerve cell responds to a slight stimulus.
- Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
This carbon fiber bicycle is incredibly lightweight.
- Bu karbon fiber bisiklet inanılmaz hafiftir.
This titanium bicycle made in Italy is incredibly lightweight.
- İtalya'da yapılan bu titanyum bisiklet inanılmaz hafiftir.
I'd like my coffee weak.
- Kahvemi hafif istiyorum.
I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
Tom felt someone tap him on the shoulder.
- Tom birinin hafifçe omuzuna dokunduğunu hissetti.
Someone tapped me on the shoulder.
- Birisi omuzuma hafifçe vurdu.
I think you underestimate me.
- Sanırım beni hafife alıyorsun.
You shouldn't take those things for granted.
- Bu şeyleri hafife almamalısın.
She gave the door a gentle push.
- O, kapıyı hafifçe itti.
The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
- Hafif bir ikindi güneşi, dalların arasından süzülüp pencereden içeri giriyordu.
Tom whispered softly to Mary.
- Tom Mary'ye hafifçe fısıldadı.
Tom knocked lightly on Mary's door.
- Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
Tom doesn't give advice lightly.
- Tom hafifçe tavsiye vermez.