The burden is light on the shoulder.
- Sorumluluk omuzda hafiftir.
I usually have a light breakfast.
- Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
We have a mild winter this year.
- Bu yıl hafif bir kış var.
Taiwanese food is milder than Indian food.
- Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.
Several slight shocks followed the earthquake.
- Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
The tower leaned slightly to the left.
- Kule sola doğru hafifçe eğildi.
This titanium bicycle made in Italy is incredibly lightweight.
- İtalya'da yapılan bu titanyum bisiklet inanılmaz hafiftir.
This carbon fiber bicycle is incredibly lightweight.
- Bu karbon fiber bisiklet inanılmaz hafiftir.
I'd like my coffee weak.
- Kahvemi hafif istiyorum.
I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
Tom tapped Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna hafifçe vurdu.
Tom felt someone tap him on the shoulder.
- Tom birinin hafifçe omuzuna dokunduğunu hissetti.
You shouldn't take those things for granted.
- Bu şeyleri hafife almamalısın.
I think you underestimate us.
- Sanırım bizi hafife alıyorsun.
She gave the door a gentle push.
- O, kapıyı hafifçe itti.
The dog barked softly.
- Köpek hafifçe havladı.
Tom whispered softly to Mary.
- Tom Mary'ye hafifçe fısıldadı.
Tom kissed Mary lightly on the cheek.
- Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.
Tom kissed Mary lightly on the lips.
- Tom Mary'yi dudaklarından hafifçe öptü.