Mary was unaware of her own beauty.
- Mary kendi güzelliğinden habersizdi.
He was unaware of the enormity of the offense.
- Saldırının büyüklüğünden habersizdi.
He seemed unconscious of my presence.
- O benim varlığımdan habersiz görünüyordu.
He was ignorant of the fact.
- O, gerçekten habersizdi.
Many economists are ignorant of that fact.
- Çok sayıda ekonomist, o gerçekten habersiz.
Mary was annoyed when Tom turned up unannounced, because it wasn't a convenient time for her.
- Tom habersiz döndüğünde Mary rahatsız oldu, çünkü onun için uygun bir zaman değildi.