Kaynanamdan nefret ediyorum.
- Ich hasse meine Schwiegermutter.
Aşık olmak sevmekle aynı değildir. Bir bayana aşık olabilirsin ve hâlâ ondan nefret edebilirsin.
- Verliebtsein ist nicht das Gleiche wie Lieben. Man kann in eine Frau verliebt sein und sie trotzdem hassen.
Hiç kimse ülkemden nefret etmek istemedi.
- Nobody wanted to hate my country.
İnsanlar gerçekten birbirlerinden nefret etmek zorundalar mı?
- Do people really have to hate one another?
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
Jack Dorsey benden nefret ediyor.
- Jack Dorsey hates me.
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
O, kocasından nefret etti.
- She hated her husband.
Barış, aşk ve bilgeliktir - bu cennet. Savaş kin ve ahmaklıktır - bu cehennem.
- Peace is love and wisdom – it's heaven. War is hatred and folly – it's hell.
Tom kin ve nefretle Mary'ye baktı.
- Tom glared at Mary with hatred and disgust.
Andreas feels hatred towards Angela.
- Andreas empfindet Hass gegenüber Angela.
That's why I have such an extreme hatred for him.
- Deswegen hasse ich ihn so sehr.
I hate those spiders. They're always there to freak me out when I'm cleaning.
- Ich hasse diese Spinnen; wegen denen flippe ich jedes Mal aus, wenn ich sauber mache.
My wife really hates cats.
- Meine Frau hasst Katzen.