hâdi

listen to the pronunciation of hâdi
Türkisch - Englisch
come on

Come on, guys. This is not funny anymore. - Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.

You say you've seen a UFO? Come on! - Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!

come

Come on in. Take your money and make sure the door is closed after you've left. - Hadi gel içeri. Paranı al ve çıktıktan sonra kapının kapandığından emin ol.

Come on, guys. This is not funny anymore. - Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.

I can understand that ..., but .../ OK ..., but ...: Hadi hediye için parası yoktu, bari bir kart yollasaydı! I can understand that he didn't have the money for a present, but he could at least have sent a card!
here we go
go on!

Let's go one at a time. - Hadi birer birer gidelim.

come along!
straight for, right for (a place): Seller basınca biz hadi dama. When it floods we make straight for the roof. Yaz geldi mi, biz hadi Kalamış'a. When summer came we'd make straight for Kalamış
come on!, go on!, come along!
All right .../OK ...: Hadi senin olsun. OK, it's yours
OK, let's say .../So ...: Tavuklar günde hadi iki kez yumurtlasın. Let's say the hens lay twice a day. Hadi Hamide gelmesin. Ne olur? Let's say Hamide doesn't come. So what?
Come on! (used to spur someone on): Hadi Betül! Come on, Betül!
Come off it!/Nonsense!: Hadi be, beni aptal mı sandın? Come off it man, do you take me for a fool?
varsa if he dares
now then
come along
hadi gidelim
let's go
hadi ordan
get out of here
hadi bakalım
here goes
hadi bakalım
here we go
hadi bakalım!
come on then!
hadi bakalım!
hurry up!
hadi be
oh shit
hadi be
oh boy
hadi canım sen de
come off it
hadi canım sen de
get out of here
hadi canım sen de!
don't feed me that bull!
hadi canım sen de!
you don't say!
hadi git
go along
hadi oradan!
get moving!
hadi ordan!
get along with you!
hadi ordan!
my eye!
hadi oynayalım
(Bilgisayar) let's play
hadi ya
you don't say!
hadi ama
come on man
hadi gel gidelim
come on lets go
hadi ordan
(Argo) don't speak such silly
Hadi canım sen de!
You don't say!, Get along with you!
Hadi ordan!
Get along with you!, My eye!
hadi alışverişe gidelim
let's go shopping
hadi aslanım
attaboy
hadi bakalım
Come on then!/Hurry up!
hadi bakalım
come now
hadi be
ho
hadi be
come on
hadi be
get out of here
hadi be
shucks
hadi be sen de !
spare me
hadi canım
come now
hadi canım
come off it
hadi canım
come along
hadi canım
get along with you
hadi canım sen de
Who do you think you're kidding?/Don't feed me that bull!
hadi canım sende
(Konuşma Dili) my foot
hadi hadi!
1. Who do you think you're fooling? 2. Cut it short!/Don't prolong things!/Don't drag it out!
hadi hayırlısı
let's hope for the best
hadi hesabı olmamak
to be boundless, be innumerable, be innumerous
hadi kızım sen yaparsın
attagirl
hadi mi?/ine mi düşmüş
(Konuşma Dili) Just who does he think he is?
hadi olmamak
(for something) not to be up to (someone); (for someone) not to have the right to do something
hadi oradan!
1. Get moving!/Move it! 2. Just who do you think you're kidding?/Just who do you think you're fooling?
hadi ya! inanmıyorum!
(Argo) holy dooley!
hadi yap bakalım
I dare you
hadi zatında
actually, essentially; originally
haydi, hadi
Come on!; All right!, OK!; maybe, say
Hadi!
Come on!
hadi!
come along!
Englisch - Englisch

Definition von hâdi im Englisch Englisch wörterbuch

Hajji Hadi Sabzevari
born 1797/98, Sabzevr, Iran died 1878, Sabzevr Iranian philosopher and religious scholar. In his native city he founded a school that attracted students of philosophy from all over the Muslim world. His two main philosophical works, The Secrets of Wisdom and A Treatise on Logic in Verse, in which he advanced the ikmah (wisdom) school of thought, are still studied in Iran. He lived a devoutly religious and ascetic life and is said to have performed miracles
Türkisch - Türkisch
Haydi
(Osmanlı Dönemi) hidâyet veren, doğru yola ulaştıran
HADÎ
(Osmanlı Dönemi) Mazluma yardım eden
HADÎ
(Osmanlı Dönemi) Deveyi şarkı söyleyerek süren
HADÎ
(Osmanlı Dönemi) Birinci
HADİ
(Hukuk) Hile yapan, hileci
HÂDÎ
(Osmanlı Dönemi) Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden
HADÎ AŞER
(Osmanlı Dönemi) Onbirinci
HADİ'
(Osmanlı Dönemi) Bozuk, fena
HADİ'
(Osmanlı Dönemi) Hileci, aldatıcı
hadi hadi
Çabukluk, acele bildirir
hadi hadi
"Kısa kes", "işi uzatma", "bizi aldatamazsın" anlamında kullanılır
hadi hadi
Geri çevirme, başından savma sözü