He is too proud to give up.
- O vazgeçemeyecek kadar çok gururludur.
I am proud of being a doctor.
- Doktor olmaktan gururluyum.
He's prideful and arrogant.
- O gururlu ve kibirli.
He's prideful and arrogant.
- O gururlu ve kibirli.
You shouldn't be so prideful.
- Çok gururlu olmamalısın.
Hey, I may have no money, but I still have my pride.
- Hey, hiç param olmayabilir ama benim hâlâ bir gururum var.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
His vainglory put the Republic at risk.
- Onun boş gururu cumhuriyeti tehlikeye attı.
Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
- Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
His vainglory put the Republic at risk.
- Onun boş gururu cumhuriyeti tehlikeye attı.