Flags of the world fly proudly at the United Nations headquarters.
- Birleşmiş Milletler merkezinde dünya bayrakları gururla dalgalanıyor.
She once proudly stated that she was going to lose 5 kilos of fat in a single month.
- O bir zamanlar bir ay içinde 5 kilo yağ kaybedeceğini gururla ifade etti.
She takes pride in her high school.
- O, lisesi ile gurur duyuyor.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
His vainglory put the Republic at risk.
- Onun boş gururu cumhuriyeti tehlikeye attı.
Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
- Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
His vainglory put the Republic at risk.
- Onun boş gururu cumhuriyeti tehlikeye attı.