Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
- If looks could kill, I'd be dead by now.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
O daha genç görünmek istiyor.
- She wants to look younger.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
O bana baktı ve gülümsedi.
- She looked at me and smiled.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
Look what we've found.
- Gucken Sie mal, was wir gefunden haben!
Oh? You can type without looking at the keyboard. That's cool!
- Oh, du kannst tippen, ohne auf die Tastatur zu gucken. Das ist cool!