gruplar

listen to the pronunciation of gruplar
Türkisch - Englisch
groups

He confessed in court that he was in touch with racist groups. - O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.

He made speeches to many groups. - O, birçok gruplara konuşmalar yaptı.

elements
grup
group

A group of gangsters stole money. - Bir grup çete parayı çaldı.

The group claimed responsibility for the bombings. - Grup bombalama sorumluluğunu üstlendi.

grup
batch
gruplar halinde
in groups
gruplar teorisi
group theory
grup
band

A band led the parade through the city. - Bir grup kentin içinden geçit açtı.

The band are very excited about their upcoming tour. - Grup, gelecek turla ilgili çok heyecanlı.

grup
set

The band has just finished their first set. - Grup sadece ilk setini bitirdi.

grup
{i} gang

A group of gangsters stole money. - Bir grup çete parayı çaldı.

A group of gangsters stole the money. - Bir grup gangster parayı çaldı.

grup
{i} bunch

A bunch of people were standing outside waiting. - Bir grup insan dışarıda bekleyip duruyordu.

A bunch of people died in the explosion. - Patlamada bir grup insan öldü.

grup
party

A party of scientists were on board with them. - Bir grup bilim adamı onlarla birlikte gemideydi.

The party did not succeed in climbing the mountain. - Grup dağa çıkmayı başaramadı.

grup
series
grup
coterie
etnik gruplar
ethnic groups
ezilen gruplar
disadvantaged groups
grup
social group
grup
(Astronomi) reseau
grup
(Bilgisayar) groups

Work on the assignment in small groups. - Küçük gruplar halinde ödev üzerinde çalışın.

They formed themselves in groups of five. - Onlar beşer kişilik gruplar oluşturdular.

grup
(Havacılık) battery
grup
(Ticaret) bracket
grup
fellowship
grup
clique
grup
section
grup
lot

We'll send the textbooks in three different lots. - Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.

There were a lot of great bands at the festival. - Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.

grup
(Çevre) cohort
grup
(Bilgisayar) grouping
grup
tribe
grup
troop
grup
team

The team was divided into smaller groups. - Ekip küçük gruplara ayrıldı.

grup
(Bilgisayar) groupof
grup
pocket
grup
posse
marjinal gruplar
marginal groups
sonsuz gruplar
infinite groups
grup
bevy
grup
ingroup
grup
(Muzik) (Music) band
danışman gruplar
(Hukuk) advisory groups
grup
body
grup
clutch
grup
ensemble
grup
fleet
grup
(Askeriye) group
grup
clan
grup
class

Do you like to exercise alone or with a class? - Tek başına mı yoksa bir grupla birlikte mi egzersiz yapmayı seversin?

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

grup
category
grup
clump
grup
group; band; party; troop
grup
push
grup
ring
grup
covey
grup
crop
grup
contingent
grup
knot
minimal gruplar
(Pisikoloji, Ruhbilim) minimal groups
seyrek gruplar
(Matematik) sporadic groups
simetri gruplar
symmetry groups
sonlu basit gruplar
finite simple groups
sonlu gruplar
finite groups
üye olunmayan gruplar
(Bilgisayar) not member of
Türkisch - Türkisch

Definition von gruplar im Türkisch Türkisch wörterbuch

Grup
saf
Grup
(Hukuk) FRAKSİYON
grup
Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü. Çeşitli sınıf veya birliklere bağlı elemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu
grup
Kategori
grup
Çeşitli sınıf veya birliklere bağlı elemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu
grup
Aynı yerde bulunan kimse ve nesneler bütünü, küme, öbek
grup
Küme: "Bir kadın grubu gözleri komutanın penceresine dikili duruyor."- H. E. Adıvar
grup
Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü
grup
Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü
gruplar
Favoriten