Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.
- Tom can see the many weeds that had grown up around the house.
Vay, nasıl da büyümüşsün!
- My, how you've grown!
Çocuk bir yetişkine benziyordu.
- The boy looked like a grown-up.
Tom'un yetişkin bir kızı var.
- Tom has a grown daughter.
Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
- Open-air markets sell food grown on local farms.
Pirinç yağışlı bölgelerde yetiştirilir.
- Rice is grown in rainy regions.
Bizim çocuklarımız olgun.
- Our children are grown.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
- Tom was lucky to grow up bilingual.
İyi büyümek için, bu bitkilerin çok fazla nem içermeyen toprağa ihtiyacı var.
- In order to grow well, these plants need soil that does not contain too much moisture.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Onun çocukları büyüdü.
- His children have grown up.
Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
- Sandra has grown up to be a beautiful woman.
Çocuklar için tasarlanmış kitap yetişkinleri eğlendiriyor.
- Intended for children, the book entertains grown-ups.
Çocuk bir yetişkine benziyordu.
- The boy looked like a grown-up.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.
- That boy talks as if he were a grown up.
Burada yiyecek yetiştirmek zor.
- It's difficult to grow food here.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Tatoebanın popülaritesi kurulduğu günden beri katlanarak artmaktadır.
- Tatoeba's popularity has been growing exponentially since the day of its inception.
Elektrikli araçların popülaritesi artmaktadır.
- Electric vehicles are growing in popularity.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Büyüdüğünde ne olmak istersin?
- What do you want to be when you grow up?
Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
- I want to be somebody when I grow up.
Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
- Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.
- It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
What one was a farm was grown with trees.
The town grew smaller and smaller in the distance as we travelled.
A long tail began to grow from his backside.
He grows peppers and squash each summer in his garden.
We not only have to cultivate our home-grown talent better, but we also need to stimulate the flow of talent into our country.
... same rules, because that's how our economy's grown. That's how we built the world's ...
... Settlements have grown into cities. ...