Karımla yaşlanmak istiyorum.
- I want to grow old with my wife.
Yaşlanmak istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Seninle yaşlanmak istiyorum.
- I want to grow old with you.
O, asla yaşlanıyor gibi görünmüyor.
- He never seems to grow older.
Yaşlanma hiçbir şeye mal olmaz.
- Aging doesn't cost anything.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
İlaç firması yaşlanma sürecini durdurmak için hayat iksirini arıyor.
- The pharmaceutical company is looking for the Elixir of Life to stop the ageing process.
Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.
- Ageing isn't good, but the alternative is no better.
Bu ülkenin yaşlanan bir nüfusu var.
- This country has an aging population.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.