Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
Zemin ıslak görünüyor.
- The ground seems wet.
Gerçek söylentinin asılsız olmasıdır.
- The fact is that the rumor is groundless.
Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
- My computer is connected to a properly grounded outlet.
Burada yabancı bir topraktayız.
- We're on unfamiliar ground here.
Asker yerde yaralı yatıyordu.
- The soldier lay injured on the ground.
Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?
- Do you want fresh ground pepper on your salad?
Okyanusu öv ama karada kal.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
Zina bir boşanma nedeniydi.
- Adultery was a ground for divorce.
Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.
- He has good grounds for believing that.
Bir çay kaşığı öğütülmüş tarçın yaklaşık iki gramdır.
- A teaspoon of ground cinnamon is about two grams.
Enerjini harcıyorsun. Şikayetin temelsiz.
- You're wasting your energy. Your complaint is groundless.
Ev temele kadar yandı.
- The house burned to the ground.
O, hasta olduğu gerekçesiyle istifa etti.
- He resigned on the grounds that he was ill.
Tom sağlık gerekçesiyle erken emekli oldu.
- Tom took early retirement on health grounds.
Benim fincanımda bırakılmış kahve telveleri vardı.
- There were coffee grounds left in my cup.
Enerjini harcıyorsun. Şikayetin temelsiz.
- You're wasting your energy. Your complaint is groundless.
O, spor sahasını geçti.
- He crossed the sports ground.
Bilgisayarım doğru şekilde topraklanmış bir prize bağlı.
- My computer is connected to a properly grounded outlet.
Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?
- Do you want fresh ground pepper on your salad?
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
The worm crawls through the ground.
Jim was grounded in maths.
Because of the bad weather, all flights were grounded.
lenses of ground glass.
The teenager's father decided to ground him for two weeks after he broke curfew again.
ground mustard seed.
When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's a Controlled Flight Into Terrain.
- When the flight crew has their aircraft under control, everything is working normally and yet it still crashes into the ground, that's CFIT.
I ground the coffee up nicely.