Ben sadece üç bin dolar yaptım.
- I just made three grand.
Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- My grandfather usually eats breakfast at six.
Benim torunum çok yüksek sesle bağırır.
- My grandson cries very loud.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Tom bütün yaz büyükannesi ile birlikte kalıyor.
- Tom has been staying with his grandmother all summer.
Büyükanne bütün aileye yiyecek almak için markete gitti.
- Grandma walked to the market to buy food for the whole family.
Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.
- The grandmother gives sweets to her grandchildren.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
Kuyruklu piyanonun hiçbir pedalı yoktur.
- The grand piano has no pedal at all.
Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.
- My grandmother can cook very well.
Büyükanne çok iyi görünüyordu.
- Grandmother looked very well.
Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
- Grandmother carried the table by herself.
Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
- It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
- It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.