Bu kitap benim uğurlu eşyam. Onu her beş ayda okurum.
- This book is my good luck charm. I read it every five months.
Bu benim uğurlu eşyam.
- This is my good luck charm.
Tom Mary'ye iyi şans diledi.
- Tom wished Mary good luck.
Güle güle ve iyi şanslar.
- Goodbye and good luck.
Hoşça kal ve iyi şanslar.
- Good-bye and good luck.
İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
- The people exulted over their good luck.
Tom Mary'ye iyi şans diledi.
- Tom wished Mary good luck.
Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
- I am happy about your good luck.
Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
- He had the fortune to marry a nice girl.
Babam bana büyük bir servet bıraktı.
- My father left me a large fortune.
Ben sansüre inanıyorum. Onun sayesinde bir servet yaptım.
- I believe in censorship. I made a fortune out of it.
Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
- You'll make a fortune by taking a chance.
Herkes kendi kaderini çizer.
- Everybody is the architect of their own fortune.
Sami tüm servetini hayır kurumuna bıraktı.
- Sami left his entire fortune to charity.
Tom bütün servetini hayır için bağışladı.
- Tom donated his entire fortune to charity.
Sana iyi şanslar diliyorum.
- I wish you good luck.
Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
- I am happy about your good luck.
Leyla'nın babası servetini petrol endüstrisinde kazandı.
- Layla's father made his fortune in the oil industry.
Bunu yaparak bir servet kazanabilirdim.
- I could make a fortune doing this.
By finding this clover your streak of good luck has already begun.
... well good luck charlie wanna ...
... ( laughs ) Good luck, Charlie. ...