Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
- Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Doktor Tom'a daha dengeli bir diyet yemesi gerektiğini söyledi.
- The doctor told Tom he needed to eat a more balanced diet.
Tom dengesini yeniden kazandı.
- Tom regained his balance.
Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
- The balance at the bank stands at two million yen.
Bana bakiyemi söyler misin?
- Could you tell me my balance?
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
- Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
- The music is in balance with the structure of the movie.
The balance of nature is very fragile.
- Das Gleichgewicht der Natur ist sehr zerbrechlich.