Definition von gizli im Türkisch Englisch wörterbuch
- secret
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
I didn't mean to keep it secret.
- Bunu gizli tutmak niyetinde değildim.
- confidential
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
- Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
I can see why it's confidential.
- Onun neden gizli olduğunu anlayabiliyorum.
- hidden
Tom pressed a hidden button.
- Tom gizli bir butona bastı.
Tom keeps a spare key hidden in his garden.
- Tom bahçesinde gizli bir yedek anahtar bulundurur.
- dark
He has a dark secret.
- Onun gizli bir sırrı var.
Tom whispered his darkest secret to Mary.
- Tom Mary'ye en gizli sırrını fısıldadı.
- cryptic
Tom was writing cryptic notes in a cipher
- Tom bir şifre içinde gizli notlar yazıyordu.
- sealed
- covert
We are sent on a covert mission.
- Biz gizli bir göreve gönderiliyoruz.
Sami had a covert evil nature.
- Sami'nin gizli bir kötü mizacı vardı.
- clandestine
- disguised
- sneak
He sneaked around to the back door.
- O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.
I caught him trying to sneak out.
- Onu gizlice kaçmaya çalışırken yakaladım.
- incognita
- (Bilgisayar) bcc
- heimlich
- (Ticaret) implicit
- deed
- shrouded
- record
The conversation was secretly recorded and used as evidence.
- Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
- in camera
- confidentially
- hugger-mugger
- ulterior
- (Ticaret) anonymous
I'd like to remain anonymous.
- Gizli kalmak isterim.
I'd prefer to remain anonymous.
- Gizli kalmayı tercih ederim.
- under cover
- (Tıp) larvate
- hush-hush
- (Konuşma Dili) behind closed doors
- teteàtete
- in the know
- hole-and-corner
- esoterical
- delitescent
- (Askeri) cache
- (Argo) under the table
- classified
Tom has been accused of selling classified information.
- Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.
We can't reveal classified information.
- Gizli bilgiyi ortaya çıkartamayız.
- unknown
- crypto
Tom is a crypto-fascist.
- Tom bir gizli faşist.
- hush hush
- back door
He sneaked around to the back door.
- O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.
Tom sneaked out the back door.
- Tom arka kapıdan gizlice sıvıştı.
- arcane
- cryptical
- (Hukuk) inner
- hidden, concealed
- concealed
- restricted
- hidden, concealed; secret, covert, clandestine, dark, surreptitious; confidential; classified; occult, arcane; furtive
- hole and corner
- camera
There were hidden cameras everywhere.
- Her yerde gizli kameralar vardı.
The police found a hidden camera in Tom's living room.
- Polis, Tom'un oturma odasında bir gizli kamera buldu.
- hidden , confidential
- sub rosa
Let's keep this conversation sub rosa.
- Bu sohbete gizlice devam edelim.
- blind
- furtive
- esoteric
- in private, in camera
- secret, confidential
- closet
- underground
- sneakingly
- hugger mugger
- secretly
He secretly showed me her photograph.
- O, bana fotoğrafını gizlice gösterdi.
He entered the garden secretly.
- O, gizlice bahçeye girdi.
- subtle
- invisible
- {s} unseen
- {s} undisclosed
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- {s} latent
You have a latent problem here that will cause trouble in the future.
- Burada gelecekte soruna neden olacak gizli bir sorunumuz var.
- {s} intimate
- {s} privy
- {s} undercover
Tom pretended to be an undercover policeman.
- Tom gizli bir polis gibi davrandı.
I'm an undercover cop.
- Ben bir gizli polisim.
- huggermugger
- slinky
- surreptitious
Tom snuck out and surreptitiously bought Mary a big bunch of flowers for their wedding anniversary.
- Tom gizlice gece dışarı çıktı ve Mary'ye evlilik yıl dönümleri için büyük bir demet çiçek aldı.
- gizli anlaşma
- collusion
There's some collusion going on.
- Devam eden bir gizli anlaşma var.
- gizli anlaşma
- conspiracy
- gizli alay
- irony
- gizli olarak
- in secret
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
- gizli oylama
- ballot
- gizli yer
- recess
- gizli oda
- closet
- gizli şey
- secret
- gizli ajan
- agent
- gizli anlamı olma
- left-handedness
- gizli bilgi
- blind text
- gizli bilgi
- classified information
We can't reveal classified information.
- Gizli bilgiyi ortaya çıkartamayız.
Tom has been accused of selling classified information.
- Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.
- gizli dil
- (Askeri) secret language
- gizli dip
- false bottom
- gizli düzen
- scheme
- gizli görevli
- secret agent
- gizli gündem
- secret agenda
- gizli gündem
- hidden agenda
- gizli güç
- (Ticaret) potential
- gizli güçlere inanma
- occultism
- gizli hasar
- (Askeri) concealed damage
- gizli iş
- wave
- gizli kalma
- latency
- gizli kanal
- (Askeri) covert channel
- gizli kapı
- trap door
- gizli kapı
- back door
- gizli metin
- blind text
- gizli oy
- (Politika, Siyaset) ballot
- gizli plan
- (Politika, Siyaset) conspiracy
- gizli silah
- (Konuşma Dili) secret weapon
- gizli soru
- secret question
- gizli tutma
- stealth
- gizli uçak
- (Askeri) stealth aircraft
- gizli yapı
- latent structure
- gizli yer
- recesses
- gizli yol
- by-way
- gizli çekim
- hidden cam
- gizli çekim
- secret videotaping
- gizli örgüt
- lodge
- gizli şey
- confidence
- gizli cep
- secret pocket
- gizli dostluk
- secret friendship
- gizli hile, oyun
- secret trick, game
- gizli işsizlik
- Hidden (disguised) unemployment
- gizli olarak, gizlice
- as confidential, secret
- gizli oy
- secret ballot
- gizli polis
- secret police
- gizli su kaynakları bulma sanatı
- The art of finding hidden water sources
- gizli tutma
- blackout
- gizli tutulmak
- be kept confidential
- gizli ya da ince alay
- confidential or irony
- gizli özne
- (Dilbilim) Null subject
- gizli şeker
- hidden sugars
- gizli, saklanmış
- secret, hidden
- Gizli Polis Teşkilatı
- (Hukuk) the Secret Police
- GİZLİ Internet Protokol Yönlendirici Ağı
- (Askeri) SECRET Internet Protocol Router Network
- gizli (örtülü) muhabere
- (Askeri) covert communications
- gizli ajan
- (Hukuk) undercover agent
- gizli ajan
- secret agent
- gizli ajan
- secret agent, agent
- gizli ajan
- confidential agent
- gizli aktifler
- concealed assets
- gizli alay
- irony; sarcasm
- gizli alay
- sarcasm
- gizli amaç
- arriere pensee
- gizli anlamlı
- oracular
- gizli anlamlı
- sibylline
- gizli anlamı
- between the lines
- gizli anlamı çıkarmak
- read between the lines
- gizli anlaşma ile ilgili
- collusive
- gizli araştırma
- intelligence, gathering secret information
- gizli araştırmacı
- back room boy
- gizli bar
- speakeasy
This speakeasy is controlled by the mob.
- Bu gizli bar mafya tarafından kontrol edilir.
- gizli belge
- confidential document
- gizli bilgi
- tip off
- gizli bilgi
- privity
- gizli bilgiler
- classified information
- gizli bir yerde
- in secret
- gizli bir yere saklamak
- cache
- gizli bölme
- false bottom
- gizli bölmeli
- false bottomed
- gizli celse/duruşma
- law private hearing
- gizli celsede
- in camera
- gizli cemiyet
- secret society
- gizli danışmanlar grubu
- camarilla
- gizli dere
- (İnşaat) concealed gutter
- gizli dere
- closed valley
- gizli dikiş
- blind stitch
- gizli din taşımak
- 1. to hold a religious belief secretly. 2. to have secret convictions
- gizli dini toplantı
- conventicle
- gizli dinleme aygıtı
- bug
- gizli dosya
- hidden file
- gizli duygu
- undertone
- gizli düşman
- snake in the grass
- gizli düşmanlık
- odium
- gizli etki
- backstairs influence
- gizli etki
- back influence
- gizli etki
- undercurrent
- gizli eğilim
- undercurrent
- gizli far
- retrocting headlight
- gizli gizli
- secretly
- gizli gizli
- on the sly
- gizli gizli
- secretly, in secret
- gizli görevli
- detective; secret agent
- gizli görevli bilim adamı
- back room boy
- gizli görüntü
- latent image
- gizli güçlere inanç
- occultism
- gizli haber alma teşkilatı
- secret service
- gizli haberalma hattı
- pipe line
- gizli hareket
- stealth
- gizli hat
- (Askeri) ratline
- gizli hata
- (Ticaret) latent fault
- gizli hazırlık yapmak
- brew
- gizli isim
- cryptonym
- gizli izleme
- (Hukuk) covert surveillance
- gizli içerik
- (Pisikoloji, Ruhbilim) latent content
- gizli iş
- stealth
- gizli iş çevirmek
- go underground
- gizli iş çevrilen yol
- backstairs
- gizli işlerin yapıldığı yer
- back room
- gizli işlev
- latient function
- gizli kablo tesisatı
- concealed wiring
- gizli kalmak
- lie snug
- gizli kamera
- candid camera
- gizli kan
- (Biyokimya) occult blood
- gizli kapaklı
- undercover, kept secret, clandestine, surreptitious
- gizli kapaklı
- clandestine
- gizli kapaklı
- hush hush
- gizli kapaklı
- secretive
- gizli kapaklı
- clandestine, obscure
- gizli kapaklı işleri olan
- slinky
- gizli kayıp
- (Askeri) concealed loss
- gizli konuş
- tell confidentially
- gizli konuşma
- backstairs talk
- gizli konuşmak
- collogue
- gizli kırlangıç kuyruğu
- lap dovetail
- gizli maksadı olmayan
- undesigning
- gizli mikrofon
- bug
- gizli mikrofon yerleştirmek
- to bug
- gizli nötronlar
- latent neutrons
- gizli ok
- (Bilgisayar) stealth arrow
- gizli olarak
- backstage
- gizli olarak
- secretly
- gizli olarak
- off the record
- gizli olarak var olan
- latent
- gizli olarak var olma
- latency
- gizli olduğunu duyurmak
- classify
- gizli olma
- stealthiness
- gizli olmak
- be in hiding
- gizli olmayan
- unclassified