giyinme

listen to the pronunciation of giyinme
Türkisch - Englisch
wear

I love to wear sport clothes. - Spor giyinmeyi seviyorum.

What's wrong with wearing pink? - Pembe giyinmekle ne yanlış?

toilet
dressing oneself
giyinmek
dress

If I were invisible I wouldn't have to dress myself. - Görünmez olsam, giyinmek zorunda olmam.

We have to get dressed. - Biz giyinmek zorundayız.

giyinmek
put on

I have to dry my hair, put on makeup and get dressed. - Saçımı kurulamak, makyaj yapmak ve giyinmek zorundayım.

giyinme kuşanma
dressing
giyinme apraksisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) dressing apraxia
giyinme bölümleri
clothing sections
giyinme korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) vestiphobia
giyinme odası
changing room
giyinme odası
vestiary
giyinme odası
tiring room
giyinme odası
dressing room

Tom is in the dressing room. - Tom giyinme odasında.

Tom went into his dressing room. - Tom giyinme odasına gitti.

giyinmek
to get dressed, to dress oneself
giyinmek
dress oneself
giyinmek
have (got) something on
giyinmek
get on
giyinmek
have on
giyinmek
get into
giyinmek
attire
giyin
{f} dressed

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

She dressed up for the party. - O, parti için giyindi.

giyin
got dressed

Tom waited downstairs as Mary got dressed. - Tom, Mary giyinirken alt katta bekledi.

Tom got out of bed and got dressed. - Tom yataktan çıktı ve giyindi.

giyin
{f} dress

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

She was dressed all in black. - O tümüyle siyah giyindi.

giyin
{f} dressing

Tom went into his dressing room. - Tom giyinme odasına gitti.

Have you finished dressing? - Giyinmeyi bitirdin mi?

giyin
get dressed

Get dressed and come downstairs. - Giyin ve aşağıya gel.

We have to get dressed. - Biz giyinmek zorundayız.

giyinmek
to dress
giyinmek
dressed in
giyinmek
get dressed

I have to dry my hair, put on makeup and get dressed. - Saçımı kurulamak, makyaj yapmak ve giyinmek zorundayım.

He needs ten hours to get dressed. - Onun giyinmek için on saate ihtiyacı var.

giyin
attire

Sami was dressed in cowboy attire. - Sami kovboy kıyafeti giyindi.

giyinmek
tog oneself up
giyinmek
groom
giyinmek
to be dressed up
giyinmek
to be angry at (something) without showing it. giyinip kuşanmak to dress oneself up, put on one's best clothes
karşı cins gibi giyinme ve davranma
transvestism
kilise giyinme odası
vestiary
kilise giyinme odası
vestry
Türkisch - Türkisch
Giyinmek işi
Giyinmek
kuşanmak
giyinmek
Kendi üzerine giymek
giyinmek
Ağır bir söze veya davranışa, sesini çıkarmadan içerlemek
giyinmek
Giysiyi belli bir yerden almak veya belli bir yerde diktirmek: "Hepsi terzi Mir'de giyinirlerdi."- Ö. Seyfettin
giyinmek
Sesini çıkarmadan içerlemek
giyinmek
Kendi üzerine giymek: "Koltukta çok mükellef giyinmiş ve çok güzel bir kadın oturuyor."- P. Safa
giyinmek
Belli bir yerden almak veya belli bir yerde diktirmek
giyinme
Favoriten