Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı.
- Esperanto is refreshingly different.
Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.
- A walk before breakfast is refreshing.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
Ferahlatıcı bir tadı var.
- It has a refreshing taste.
Bu ferahlatıcı bir değişiklik.
- This is a refreshing change of pace.
O oldukça ferahlatıcı.
- It's quite refreshing.
Ferahlatıcı bir tadı var.
- It has a refreshing taste.