Definition von given} im Englisch Türkisch wörterbuch
- given
- göz önünde tutulursa
- given
- {s} verilmiş
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Sadece verilmiş 30 dakikada, soruların hepsini cevaplayamazdık.
- Given only thirty minutes, we couldn't answer all the questions.
- given
- given name küçük isim
- given
- verili
Bana ikinci bir şans veriliyor.
- I'm being given a second chance.
Zaman verilirse, bu sorunu çözebilmeliyiz.
- Given time, we should be able to solve this problem.
- given
- ortada olduğuna göre
- given a name
- ad almak
- given period
- (Ticaret) belirli bir süre
- given that
- tahminen
- given that
- farzedelim ki
- given the fact that
- eğer
- given to the right man
- adamına düşmek
- given
- {f} ver
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- given
- eğilimli
- given
- belirli
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
- given
- bakılırsa
- given
- belirlenmiş
- given
- düşkün
- given a bias to
- peşin hüküm ver
- given a body to
- şekil ver
- given a boost
- destek ver
- given a demonstration
- tanıtım yap
- given a post
- destek ver
- given a slip
- atlat
- given applause
- alkışla
- given birth to
- doğur
- given birth to a litter
- yavrula
- given in charge
- işi kabul et
- given name
- küçük isim
- given name
- birinci isim
- given off
- çıkar
- given out
- dağıt
- given rise to
- sebep ol
- given suck
- emzir
- given thanks to
- şükret
- given up
- vazgeç
Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
- Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
Tom, kazadan beri profesyonel bir dansçı olma umudundan vazgeçti.
- Since the accident, Tom has given up hope of becoming a professional dancer.
- given vent to
- açığa vur
- given voice to
- ifade et
- given way
- yol ver
- given demand
- belirli bir talep
- given freely; unearned
- serbestçe verilen kazanılmamış
- given money that was owed
- borçlu olduğu parayı vermiş
- given the choice
- Seçme şansı verilse,
- given the circumstances
- Şartlar gözönüne alındığında
- given the stipulation
- Bu şart/koşul altında,
- given to rude play; inclined to romp
- kaba oynamak için verilen eğilimli haşarılık
- given up
- pes etmek
- given way
- yol verildi
- given
- ilk bilgi
- given
- {s} belli
- given
- f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri
- given
- birinci isim
- given
- imza ve tarihi atılmış
- given
- {s} bilinen
- given
- veri
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- given
- {s} tarihli ve onaylı
- given
- gizmogismo
- given
- {s} doğuştan olan
- given a fair chance
- şans verildiğinde
- given and new information
- (Pisikoloji, Ruhbilim) verili-yeni bilgi
- given name
- isim
- given name
- ad
- given right
- tanınan hak
- given right
- verilen hak
- given rights
- tanınan haklar
- given rights
- verilen haklar
- given to
- meraklı
- given to
- bağımlı
- given to
- düşkün
- given to grinning
- sırıtkan
- given#out
- dagit
- be given to the right man
- adamına düşmek
- decision given
- verilen karar
- to be given to the right man
- adamına düşmek
- It's a given
- (deyim) Şüphesiz! Elbette!
- cancellation order given
- iptal sipariş verilen
- capable of being donated or given
- kabil bağışlanan varlık veya verilen
- for given
- için verilen
- freeze of wages at a given level
- Belirli bir düzeyde ücretlerin dondurulması
- god given
- tanrı verilen
- in the given case
- Verilen durumda
- indian male given name - meaning victor in wars
- savaşlarda Hintli erkek isim - anlam kazanan
- to be given little value
- az değer verilmek
- was given more time
- daha fazla zaman verildi
- woman who has given birth 10 times
- doğum 10 kez vermiş kadın
- woman who has given birth only once
- sadece bir kez doğum vermiş kadın
- woman who has recently given birth
- yeni doğum vermiş kadın
- (penalty) be given
- (Spor) penaltı verilmek
- advances given to suppliers
- (Ticaret) verilen sipariş avansları
- be given to
- (bir şey yapmak) itiyadında olmak
- in a given time
- belirli bir süre içinde
- judgment to be given
- (Kanun) verilecek hüküm
- let it be given
- verile
- rations given in kind
- (Kanun) ayni rasyon
- sentences given
- (Kanun) verilen cezalar