May I come in? Yes, certainly.
- İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.
We didn't hear you come in.
- İçeri girdiğini duymadım.
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
Tom studied hard so he could get into college.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
I saw Jane go into her classroom with a smile.
- Jane'nin tebessümle sınıfana girdiğini gördüm.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.