We didn't hear you come in.
- İçeri girdiğini duymadım.
Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
I can't believe that you actually got into Harvard.
- Harvard'a gerçekten girdiğine inanamıyorum.
Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.
Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
This ticket allows two people to enter.
- Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.