Gül yetiştirmekte iyiyim.
- I am good at raising roses.
Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Biz bir şişe roze şarabı istiyoruz.
- We'd like a bottle of rosé.
Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- She looks at the world through rose-colored glasses.
Pembe ve gül benzer renklerdir.
- Pink and rose are similar colors.
Tom went on a drinking binge.
- Tom ging auf ein Saufgelage.