Definition von gier im Englisch Türkisch wörterbuch
- greed
- {i} hırs
Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
Hırs insanlara tuhaf şeyler yaptırır.
- Greed makes people do strange things.
- greed
- açgözlülük
Dünya açgözlülük olmadan çok daha iyi olurdu.
- The world would be so much better off without greed.
Açgözlülük bütün kötülüklerin anasıdır.
- Greed is the root of all evil.
- greed
- açgözlü
Açgözlülük her zaman iyi değildir.
- Greed is not always good.
Tom, bu kadar açgözlü olmamalıdır.
- Tom shouldn't be so greedy.
- greed
- hevesli
- greed
- harislik
- greed
- haris
- greed
- hırslı
O bencil ve hırslıdır.
- He is selfish and greedy.
- greed
- greedy tamahkar
- greed
- açgözlülükle
- greed
- hasis
- greed
- {i} hırs, tamah, açgözlülük
- greed
- {i} oburluk
Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.
- The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
- greed
- arzulu
- greed
- tamahkarlık
- greed
- greediness hırs
- greed
- obur
Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.
- The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
- greed
- açgözIülük
- greed
- greedily hırsla
