gezdirmek

listen to the pronunciation of gezdirmek
Türkisch - Englisch
take out walking
show round
promenade
walk
to take (someone) on a tour of (a place), show (someone) around (a place), tour (someone) through (a place)
take walk for a walk
show around
(Denizcilik) to be unable to hold (the ship) on her course
to take (someone, an animal) for a walk (somewhere)
trot round
to show around, take through
walk about
cookery to pour (oil, vinegar, lemon juice, etc.) lightly over (food)
to show around, to show round; to take out walking, to walk
walk around
take about
gezdirmek (birisini)
show someone round
yanında gezdirmek
tow
gez
ambulate
gez
(Askeri) back sight
gez
wander

When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time. - İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.

The boy was wandering about the town. - Çocuk kasabayı geziniyordu.

gez
{f} tour

Tom gave me a tour of his house. - Tom bana evini gezdirdi.

The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots. - Gezimizin amacı arkadaşları ziyaret etmek ve bazı turistik noktaları görmektir.

gez
{f} loafing
gez
{f} jaunt
gez
{f} touring

Tom is still touring with Mary's band. - Tom hâlâ Mary'nin grubuyla geziyor.

I'm looking forward to touring bookstores in the US. - Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.

gez
{f} wandering

I don't want Tom wandering around the mall by himself. - Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.

I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go. - Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım.

gezdirme
panning
gez
sightsee

Tom went sightseeing. - Tom gezi turuna gitti.

We went sightseeing in Hokkaido. - Biz Hokkaido'da tur gezisine gittik.

Gez
(Askeri) rear sight
evi gezdirmek
show over the house
gez
hindsight
gez
plumb line
gez
(silah) notch
gez
notch in an arrow
gez
rope with knots at intervals for measuring ground
gez
(silah) backsight; (ok) notch
gez
backsight
gez
rear sight (of a gun)
gez
cubit
gönül gezdirmek/dolaştırmak
to review the possible (pleasant) choices
göt gezdirmek
arse around [sl.]
göz gezdirmek
to look over, to scan, to leaf through
göz gezdirmek
take a glance at
kalem gezdirmek /üzerinde/
to revise, edit
kitaba göz gezdirmek
leaf through
kucakta gezdirmek
to carry (a child) around in one's arms
sandalla gezdirmek
row
tef gezdirmek
to pass a tambourine around (to collect money)
yanında gezdirmek
have in tow
Türkisch - Türkisch
Sürterek, değdirerek hareket ettirmek
Herhangi bir biçimde giydirmek
Sürterek, değdirerek hareket ettirmek: "Elini iki üç kere ıslak yüzünün üstünde gezdirdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Tanıtmak amacıyla dolaştırmak
Bir şeyi başka bir şeyin üzerinde dolaştırarak dökmek
Herhangi bir biçimde giydirmek: "Beni eski kıyafetle gezdiriyor."- A. H. Tanpınar
Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak: "Kendisini seven, gezdiren büyük kızlar, ona abla kokusunu vermişlerdi."- O. C. Kaygılı
Bir şeyi herkesin alması için dolaştırmak, sunmak
Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak
GEZ
(Osmanlı Dönemi) f. Arşın, endaze
GEZ
(Osmanlı Dönemi) Tâlim için yapılmış kısa ok
GEZ
(Osmanlı Dönemi) Okun çentiği
GEZ
(Osmanlı Dönemi) İlgın ağacı
gez
Yapı işlerinde kullanılan çekül
gez
Tüfek, tabanca gibi ateşli silâhlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
gez
Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
gez
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
gez
Talim için yapılmış kısa ok
gez
Okun kirişe geçen ucundaki kertik
gezdirme
Gezdirmek işi
Englisch - Türkisch

Definition von gezdirmek im Englisch Türkisch wörterbuch

göz gezdirmek
Take a look at somethinh, look over, scan, leaf through
gezdirmek
Favoriten