Bring me the magazines.
- Bana dergileri getir.
Bring me today's paper, please.
- Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
My uncle brought a new TV set for us.
- Dayım bizim için yeni bir TV seti getirdi.
Fadil was brought into the police station and questioned.
- Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.
A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
- Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
Who are you bringing to the play?
- Oyuna kimi getiriyorsun?
Working four days a week is great for errands.
- Getir götür işi için haftada dört gün çalışmak harikadır.