Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
- This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- He was a big, slow-moving man.
Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
- Big men are not always strong.
Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.
- Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
Büyük bir hataydı ki, o caydı.
- He broke his promise, which was a big mistake.
Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
- In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
Ken'in köpeği çok iri.
- Ken's dog is very big.
Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- Mary has big brown eyes.
That's a gert sandwich.
That's a gert big sandwich.
That cheese in the cafeteria smells gert.