germek

listen to the pronunciation of germek
Türkisch - Englisch
stretch

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

strain

I want to strain your nerves. - Ben sinirlerini germek istiyorum.

stress
cock
tense up
flex
clamp
extend
distant
(Teknik,Tekstil) tenter
stenter
to tense, to extend
tighten
stretch out
string
tauten
stay
lift
distend
span
to strain, make (nerves, relations, etc.) tense
to stretch, strain, tighten, draw (something) taut
to stretch (something) over; to spread out
hang on
bag
tense
to stretch out, extend (a limb, muscle, etc.)
tighten up
draw
rack
sprawl out
(Tekstil) strecth
göğüs germek
face
germek (yay, ip vb'ni)
draw
gergefe germek
tenter
göğüs germek
stand up to
çarmıha germek
crucify
ger
{f} strained

His weight strained the rope. - Onun ağırlığı ipi gerdi.

Their marriage has been strained lately because of financial problems. - Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.

germe
{i} strain

I want to strain your nerves. - Ben sinirlerini germek istiyorum.

göğüs germek
to face up to, confront (a problem) head on
germe
(Denizbilim) daliane
germe
staying
germe
stress
germe
tauting
germe
tensioning
germe
(Tıp) distention
germe
tensile
germe
tautening
germe
drop bar
germe
(Tıp) extension
ger
stretch out
ger
{f} stretch

Dad stretched after dinner. - Babam akşam yemeğinden sonra gerindi.

I got out of bed and had a good stretch. - Ben yataktan kalktım ve iyi bir gerindim.

ger
{f} tense

What Jane said made the atmosphere less tense. - Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.

The atmosphere in Washington became very tense. - Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.

ger
{f} straining
ger
{f} tensed

Relax. You're all tensed up. - Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.

ger
{f} strain

Tom has been under a lot of strain recently. - Tom son zamanlarda çok fazla gergin.

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

ger
{f} stretched

My father stretched after dinner. - Babam akşam yemeğinden sonra gerildi.

The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window. - Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.

ger
tense up
germe
{i} straining
germe
distension
germe
stretch

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

The dough broke up when Tom tried to stretch it. - Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.

göğüs germek
brave
kol kanat germek
Keep safe, keep from harm, safeguard, guard, look after, take care of
kol kanat germek
(deyim) Protect someone
aşırı germek
to overstretch
fazla germek
(yay vb.) overdraw
ger
recover

He soon recovered his composure. - Kısa sürede soğukkanlılığını geri kazandı.

Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow. - Doktor elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaş gerçekleşti.

germe
stretching, strain, stress, tension
germe
stretching
germe
stretching out, extending (a limb, muscle, etc.)
germe
lifting
germe
stretching, straining, tightening
germe
tension
germe
elongation
germe
spreading
germe
distend
göğüs germek
resist
göğüs germek
survive
göğüs germek
square up
göğüs germek
to face, to stand up, to brave, to breast, to resist, to withstand
göğüs germek
square up to
göğüs germek
stand out against
göğüs germek
breast
göğüs germek
stick up to
göğüs germek
stand
göğüsünü germek
to shield with one's body (someone standing behind one)
güçlüklere göğüs germek
to take the bull by the horns
kanat germek
to take (someone) under one's protection
kol kanat olmak/germek
to take (someone) under (one's) wing
Englisch - Englisch

Definition von germek im Englisch Englisch wörterbuch

ger
v do [ON gera]
ger
in the Torah, the term applied to the resident non-Israelite who could no longer count on the protection of his erstwhile tribe or society (language=Ivrit) ["A Modern Commentary," Rabbi Gunther Plaut]
ger
form of a verb which acts as a noun (Grammar)
ger
Traditional housing of the Mongolians A round, felt tent Especially in the countryside this is the most comen housing
ger
German
ger
gerund
Türkisch - Türkisch
Kol, bacak, uzatmak
Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek: "Yayı daha germe / Kıracaksın."- B. Necatigil
Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek
Gergin bir şeyle örtmek
Uzatmak
çekmek
GER
(Osmanlı Dönemi) f. Türkçedeki "eğer" kelimesinin kısaltılmış şekli. Eğer, şayet mânasındadır
ger
Tek tük ağaç bulunan kayalık
ger
Uyuz hastalığı
ger
Vahşi hayvan yavrusu
ger
Dişi ördek
ger
Boza yakın bir renk
ger
(Osmanlı Dönemi) eğer
ger
Kumaş üzerine sinmiş kalıcı meyve sütü, leke
ger
Dokumacılıkta açık sarı renkli iplik
germe
Bir yeri bölmek, sınırı belli etmek için yapılan tahta perde
germe
Birbirine yaklaşık bükülü vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma, bükme karşıtı
germe
Germek işi
Englisch - Türkisch

Definition von germek im Englisch Türkisch wörterbuch

ger
İskeleti tahtadan ve kalın maddelerden oluşan,kolayca inşa edilebilen ve atla bile taşınabilen at şeklinde çadır ev

Mongolian nomads live in gers.

germek
Favoriten