Chris risks falling behind in the science class.
- Chris fen dersinde geriye düşme riskinde.
Tom heard a noise behind him and turned around.
- Tom arkasında bir ses duydu ve geriye döndü.
Tom stepped backwards.
- Tom geriye adım attı.
Tom stumbled backwards.
- Tom geriye tökezledi.
In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
- Geriye dönüp bakıldığında, belki de o fotoğrafı benim bloğa koymamalıydım.
In retrospect, I probably shouldn't have gone there with her.
- Geriye doğru bakıldığında, ben muhtemelen oraya onunla gitmemem gerekirdi.
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
The actress fell backward over the stage.
- Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
The dog walked backward.
- Köpek geriye doğru yürüdü.
I can count from 1 to 100 in French now. Wow, that's great. How about counting backwards from 100 to 1? No, that's still impossible for me.
- Ben şimdi Fransızca 1'den 100'e kadar sayabilirim. Vay bu harika. Peki 100'den 1 kadar geriye doğru saymaya ne dersin? Hayır, o benim için hala imkansız.
Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
- Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
He turned around and looked back.
- Döndü ve geriye baktı.
Please turn around and look at me.
- Lütfen geriye dön ve bana bak.
He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
Ask her when she comes back.
- O geri döndüğünde ona sor.
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
Tom took a step backwards.
- Tom, geriye doğru bir adım attı.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
The dog walked backward.
- Köpek geriye doğru yürüdü.
I don't tend to look back and regret what I've done.
- Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
The bus was behind schedule.
- Otobüs tarifenin gerisindeydi.
I tried to stop him, but he left me behind.
- Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
I want to go back to being a baby.
- Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
Just how far back do you want to go?
- Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
Tom bends over backwards to please Mary.
- Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.
I will be back in two week's time.
- İki haftalık süre içinde geri döneceğim.
I'll be back in a wink.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The actress fell backward over the stage.
- Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
Tom is walking backwards.
- Tom geriye doğru yürüyor.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
In hindsight, this was a mistake.
- Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
I think everyone looks back on their childhood with some regret.
- Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.