gerilme

listen to the pronunciation of gerilme
Türkisch - Englisch
strain
tension
tensile
stress
harsh
thrust
strain, stress, tension
stretching
stretching out, extension (of a limb, muscle, etc.)
being stretched, being strained, being tightened, being drawn taut, tension
distension
stretch

The pregnancy left her with stretch marks. - Gebelik onu gerilme izleriyle bıraktı.

distend
gerilmek
strain
gerilme boşalımı
(İnşaat) stress relaxation
gerilme dayanımı
tensile strength
gerilme fonksiyonu
stress function
gerilme gevşemesi
(İnşaat) stress relaxation
gerilme hali
state of stress
gerilme korozyonu
stress corrosion
gerilme kuvveti
tensile force
gerilme tensörü
stress tensor
gerilme yığılması
stress concentration
gerilme direnci
(Mühendislik) Tensile strength
gerilme aktarımı
stress transmission
gerilme akısı
(Askeri) radiation stress
gerilme altındaki kil
stressed clay
gerilme analizi
stress analysis
gerilme artımı
increase of stress
gerilme ayarı
stress adjustment
gerilme azaltma
stress relief
gerilme bölgesi
stress region
gerilme dairesi
circle of stress
gerilme dairesi
the circle of stress
gerilme dairesi
stress circle
gerilme dağılımı
stress distribution
gerilme denklemi modeli
(Askeri) stress equation model
gerilme değişimleri
stress variations
gerilme diyagramı
stress diagram
gerilme dönüşümü
stress alternation
gerilme elipsi
ellipse of stress
gerilme eğrisi
stress curve
gerilme gelişmesi
stress development
gerilme hesabı
stress computation
gerilme kaybı
stress loos
gerilme kontrollü test
controlled stress test
gerilme kontrolü
stress control
gerilme oran
stress ratio
gerilme tansörü
stress tensor
gerilme tatbikat hızı
rate of stress application
gerilme transferi
stress transfer
gerilme ve gerilim
strains and stresses
gerilme yoğunluğu
(İnşaat) stress intensity
gerilme çizgileri
stresses
gerilme çubuğu
tension bar
gerilme ölçer
(Çevre) strain meter
gerilme ölçme aleti
stress gage
gerilme ölçümü
measurement of tension
gerilme ısısı
(Havacılık) heat build up
gerilme şartları
stress conditions
ger
{f} strained

Their marriage has been strained lately because of financial problems. - Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

gerilmek
be stretched
artık gerilme
(Fizik,Teknik) residual stress
eksenel gerilme
(İnşaat) normal stress
eksensel gerilme
(Coğrafya) axial stress
gerilmek
to be stretched
gerilmek
tighten
gerilmek
tensed
gerilmek
to be tightened
gerilmek
stretched
gerilmek
tightened
gerilmek
be tensed
gerilmek
to be tensed
ger
stretch out
ger
{f} stretch

I got out of bed and had a good stretch. - Ben yataktan kalktım ve iyi bir gerindim.

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

ger
{f} tense

The atmosphere in Washington became very tense. - Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.

Tom says that he always feels tense when Mary is in the room. - Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.

ger
{f} straining
ger
{f} tensed

Relax. You're all tensed up. - Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.

ger
{f} strain

Tom has been under a lot of strain recently. - Tom son zamanlarda çok fazla gergin.

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

ger
{f} stretched

He stretched and took a deep breath. - Gerindi ve derin bir nefes aldı.

The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window. - Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.

ger
tense up
gerilmek
stretch
asal gerilme
(Mühendislik) mohr's circle
gerilmek
be stressed
çarmıha gerilme
be crucified
alternatif gerilme
alternating stress
aşırı gerilme
overstress
birim gerilme
unit stress
birincil gerilme
(Jeoloji) primary stress
duruk gerilme
static stress
efektif normal gerilme
effective-normal stress
efektif nötr gerilme
effective-neutral stress
eksenel asal gerilme
axial principal stress
eksenel gerilme
axial stress
emniyetli gerilme
admissible stress
enine asal gerilme
transverse principal stress
fark gerilme
(Jeoloji) deviator stress
fonksiyonel gerilme
(Havacılık) functional stress
ger
recover

He soon recovered his composure. - Kısa sürede soğukkanlılığını geri kazandı.

He has completely recovered and can go back to work. - Tom tamamen iyileşti ve işe geri gidebilir.

gerilmek
to be stretched, to be tightened; to be tensed
gerilmek
tense
gerilmek
to be stretched over; to be spread out
gerilmek
(for a limb, muscle, etc.) to be stretched out, be extended
gerilmek
(for nerves, relations, etc.) to be strained, be tensed up. gerile gerile pompously, with great self-importance
gerilmek
to be stretched, be strained, be tightened, be drawn taut
gerilmek
tauten
gerilmek
(Konuşma Dili) to act high and mighty, swell
gerilmek
be tightened
gerilmek
distend
kritik gerilme
ultimate tension
kritik gerilme
critical stress
limit gerilme hali
limiting state of stress
lineer gerilme
linear stress
lineer gerilme dağılımı
linear stress distribution
minimum asal gerilme
minor principal stress
nihai gerilme
ultimate stress
normal gerilme
normal stress
statik gerilme
static stress
stres-gerilme ilişkisi
(Çevre) stress-strain curve
sınır gerilme
ultimate pressure
tali gerilme
secondary stress
yerine gerilme
alternating stress
üçeksenli gerilme
triaxial stress
ısıl gerilme
heat stress
ısıl gerilme
temperature stress
ısıl gerilme
thermal stress
Englisch - Englisch

Definition von gerilme im Englisch Englisch wörterbuch

ger
v do [ON gera]
ger
in the Torah, the term applied to the resident non-Israelite who could no longer count on the protection of his erstwhile tribe or society (language=Ivrit) ["A Modern Commentary," Rabbi Gunther Plaut]
ger
form of a verb which acts as a noun (Grammar)
ger
Traditional housing of the Mongolians A round, felt tent Especially in the countryside this is the most comen housing
ger
German
ger
gerund
Türkisch - Türkisch
Gerilmek işi
Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum, gevşeme karşıtı
GER
(Osmanlı Dönemi) f. Türkçedeki "eğer" kelimesinin kısaltılmış şekli. Eğer, şayet mânasındadır
ger
Tek tük ağaç bulunan kayalık
ger
Uyuz hastalığı
ger
Vahşi hayvan yavrusu
ger
Dişi ördek
ger
Boza yakın bir renk
ger
(Osmanlı Dönemi) eğer
ger
Kumaş üzerine sinmiş kalıcı meyve sütü, leke
ger
Dokumacılıkta açık sarı renkli iplik
gerilmek
Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek: "Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu."- Y. Z. Ortaç
gerilmek
Kasılmak
gerilmek
Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek
gerilmek
Kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek
gerilmek
Gergin bir biçimde açılmak
gerilmek
Gergin bir biçimde açılmak: "Gülmek istedim, dudaklarım titreyip gerildi."- A. Gündüz
Englisch - Türkisch

Definition von gerilme im Englisch Türkisch wörterbuch

ger
İskeleti tahtadan ve kalın maddelerden oluşan,kolayca inşa edilebilen ve atla bile taşınabilen at şeklinde çadır ev

Mongolian nomads live in gers.

gerilme
Favoriten