gerdirme

listen to the pronunciation of gerdirme
Türkisch - Englisch
turnbuckle
(Gıda) orientation
(Gıda) stretching
(Mekanik) stretch forming
gerdirme tertibatı
stretcher
gerdirme yayı
tension spring
gerdirme bileziği
clamping ring
gerdirme civatası
tensioning screw
gerdirme civatası
take up screw
gerdirme cıvatası
(Otomotiv) lucking screw
gerdirme cıvatası
take-up screw
gerdirme donanımı
tensioning device
gerdirme halkası
turnbuckle rod adjustment
gerdirme makarası
tensioning pulley
gerdirme somunu
tension nut
gerdirme tamburu
(İnşaat) snub pulley
ger
{f} strained

His weight strained the rope. - Onun ağırlığı ipi gerdi.

Their marriage has been strained lately because of financial problems. - Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.

gerdirmek
take up
gerdirmek
tauten
ger
stretch out
ger
{f} stretch

During the intermission I got up to stretch my legs. - Molada bacaklarımı germek için kalktım.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

ger
{f} tense

Tom's meeting with his boss was very tense. - Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.

What Jane said made the atmosphere less tense. - Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.

ger
{f} straining
ger
{f} tensed

Relax. You're all tensed up. - Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.

ger
{f} strain

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

ger
{f} stretched

He stretched and took a deep breath. - Gerindi ve derin bir nefes aldı.

The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window. - Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.

ger
tense up
Gerdirmek
stretch
ger
recover

Tom has completely recovered and can go back to work. - Tom tamamen iyileşti ve işe geri dönebilir.

He has completely recovered and can go back to work. - Tom tamamen iyileşti ve işe geri gidebilir.

gerdirmek
to have (someone) stretch, strain, tighten, or draw (something) taut
yüz gerdirme
face lifting
Englisch - Englisch

Definition von gerdirme im Englisch Englisch wörterbuch

ger
v do [ON gera]
ger
in the Torah, the term applied to the resident non-Israelite who could no longer count on the protection of his erstwhile tribe or society (language=Ivrit) ["A Modern Commentary," Rabbi Gunther Plaut]
ger
form of a verb which acts as a noun (Grammar)
ger
Traditional housing of the Mongolians A round, felt tent Especially in the countryside this is the most comen housing
ger
German
ger
gerund
Türkisch - Türkisch
Gerdirmek işi
GER
(Osmanlı Dönemi) f. Türkçedeki "eğer" kelimesinin kısaltılmış şekli. Eğer, şayet mânasındadır
ger
Tek tük ağaç bulunan kayalık
ger
Uyuz hastalığı
ger
Vahşi hayvan yavrusu
ger
Dişi ördek
ger
Boza yakın bir renk
ger
(Osmanlı Dönemi) eğer
ger
Kumaş üzerine sinmiş kalıcı meyve sütü, leke
ger
Dokumacılıkta açık sarı renkli iplik
gerdirmek
Germe işini yaptırmak: "Eski bir bağ kulübesinin duvarları üstüne bir çadır gerdirmiş, içinde yaşıyordu."- M. Ş. Esendal
gerdirmek
Germe işini yaptırmak
Englisch - Türkisch

Definition von gerdirme im Englisch Türkisch wörterbuch

ger
İskeleti tahtadan ve kalın maddelerden oluşan,kolayca inşa edilebilen ve atla bile taşınabilen at şeklinde çadır ev

Mongolian nomads live in gers.

gerdirme
Favoriten