O sessizce oturdu ve doğruca ona bakıyordu.
- He sat in silence and was looking straight ahead of him.
Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom sat alone, staring straight ahead.
O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
- He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.
Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
- Go straight on, and you will find the store.
Just follow the signs to Bradford; it's very straightforward.
Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom sat alone, staring straight ahead.
If you go straight on, you'll see the cinema after the second street on the left.
- Wenn Sie weiter geradeaus gehen, sehen Sie das Kino nach der zweite Querstraße auf der linken Seite.
Go straight ahead on this street.
- Geht diese Straße geradeaus.