geradeaus

listen to the pronunciation of geradeaus
Deutsch - Türkisch
Englisch - Türkisch

Definition von geradeaus im Englisch Türkisch wörterbuch

straightforward
anlaşılır
straightforward
{s} kolay
straight ahead
doğruca

O sessizce oturdu ve doğruca ona bakıyordu. - He sat in silence and was looking straight ahead of him.

straight ahead
tam karşıda

Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

straightforward
hiçbir şeyi gizlemeyen
straightforward
müstakim
straightforward
doğru sözlü

O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır. - He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.

straightforward
DOĞRU
straight ahead
dümdüz, dosdoğru
straight ahead
Dosdoğru, dümdüz
straight ahead
Doğru sözlü, dobra dobra söyleyen, dürüst, açık sözlü
straight on
düz

Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız. - Go straight on, and you will find the store.

straightforward
Doğru sözlü, dobra dobra söyleyen, dürüst, açık sözlü
straightforward
Kolay anlaşılır, basit

Just follow the signs to Bradford; it's very straightforward.

straight ahead
dosdoğru

Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

straightforward
straightforwardness : dürüstlük
straightforward
açıklık
straightforward
dürüst bir şekilde
Deutsch - Englisch
straight on

If you go straight on, you'll see the cinema after the second street on the left. - Wenn Sie weiter geradeaus gehen, sehen Sie das Kino nach der zweite Querstraße auf der linken Seite.

straight ahead

Go straight ahead on this street. - Geht diese Straße geradeaus.

straightforward
geradeaus gegangen
gone straightforward
geradeaus gehen
to go straightforward
geradeaus gehen
to keep straight on
geradeaus gehend
going straightforward
Gehen Sie geradeaus.
Keep straight on
Immer geradeaus!
Straight on!
Rutschen (geradeaus)
slip (longitudinal)