At last, the truth became known to us.
- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
Scientific truth is a creation of the human mind.
- Bilimsel gerçek insan aklının bir yaratılışıdır.
Tom says he has actually seen a ghost.
- Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
Tom has actually never been to Boston.
- Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
That football is made of genuine leather.
- O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
Tom was genuinely surprised.
- Tom gerçekten şaşırmıştı.
That he was busy is true.
- Onun meşgul olduğu gerçektir.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.
I doubt the authenticity of the document.
- Belgenin gerçekliğinden şüpheliyim.
Let's not exaggerate the facts.
- Gerçekleri abartmayalım.
These are the facts. Think hard about them!
- Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün!
I was really very happy.
- Gerçekten çok mutluydum.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
Using cash makes you think money is truly substantial.
- Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.
That was really effective.
- O gerçekten etkiliydi.
Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
- Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
What he says is gospel.
- Onun söylediği şey gerçek.
Even though the media reports that she is a potential presidential candidate, does anyone really think that she is a potential president?
- Medya onun potansiyel bir başkan adayı olduğunu bildirmesine rağmen, herhangi biri gerçekten onun potansiyel bir başkan olduğunu düşünüyor mu?
Tom believes the philosophy of Ayn Rand is truly objective.
- Tom, Ayn Rand felsefesinin gerçekten tarafsız olduğuna inanmaktadır.
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
I really can't talk right now.
- Gerçekten şu anda konuşamam.
Wonder is the true character of the philosopher.
- Filozofun gerçek karakteri meraktır.
I hid the true amount I spent from him.
- Harcadığım gerçek miktarı ondan sakladım.
I know exactly what you mean. Parents can be really annoying.
- Ne demek istediğini tam olarak biliyorum. Anne ve babalar gerçekten sinir bozucu olabiliyorlar.
I think I'm starting to understand exactly what real love is.
- Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
At that time, I thought that I was going to die for real.
- O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.
Is this all for real?
- Bunun hepsi gerçek mi?
The facts weren't properly understood.
- Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
A proper gentleman brings his lady red roses.
- Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
You ought to face the stark reality.
- Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
Can't you divorce fantasy from reality?
- Hayali gerçekten ayıramıyor musun?
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
I know the real reason for his absence.
- Onun yokluğunun gerçek nedenini biliyorum.
You should face the reality.
- Gerçekle yüzleşmelisin.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
The factual world is often weirder than the fictional world.
- Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır.
To be truthful, this matter doesn't concern her at all.
- Gerçekçi olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
I don't think he is truthful.
- Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum.
That could literally ruin my life.
- O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
I am literally crying right now.
- Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Tom seemed really sincere.
- Tom gerçekten samimi görünüyordu.
Have you ever experienced virtual reality?
- Sanal gerçekliği hiç deneyimledin mi?
Have you ever tried using a virtual reality headset?
- Sanal gerçeklik kulaklığı kullanmayı hiç denedin mi?
Some scientists believe that the greenhouse effect is imaginary.
- Bazı bilimciler sera etkisinin gerçek dışı olduğuna inanıyorlar.
It's about time for our children to learn the real meaning of Christmas.
- Çocuklarımızın Noel'in gerçek anlamını öğrenmeleri için zamanı geldi.
Examinations interfere with the real meaning of education.
- Sınavlar eğitimin gerçek anlamına müdahale eder.
True love never grows old.
- Gerçek aşk asla yaşlanmaz.
Tom wanted to marry his true love.
- Tom gerçek aşkı ile evlenmek istiyordu.
I know it's unrealistic to expect Mary to ever fall in love with someone like me.
- Mary'nin benim gibi birine şimdiye kadar aşık olmasını beklemenin gerçek dışı olduğunu biliyorum.
The budget appears to be inaccurate and unrealistic.
- Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.
Tom is being unrealistic.
- Tom gerçek dışı oluyor.
I know it's unrealistic to expect Mary to ever fall in love with someone like me.
- Mary'nin benim gibi birine şimdiye kadar aşık olmasını beklemenin gerçek dışı olduğunu biliyorum.
He has finally shown his true colors.
- Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.
Sami soon showed his true colors.
- Sami çok geçmeden gerçek yüzünü gösterdi.
Spy satellites tracked the truck in real time.
- Casus uydular gerçek zamanlı olarak kamyonu takip etti.