Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
Japonlar ne zaman parlatılmış pirinç yemeye başladılar?
- When did the Japanese start eating polished rice?
Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- Susan polished her father's shoes.
Bu yüzükteki elmas parlatılır.
- The diamond in this ring is polished.
Misafirleri gelmeden önce, o odasını temizledi.
- She cleaned her room before her guests arrived.
Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.
- Working together, they cleaned the entire house in no time.
Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.