Nazik bir rüzgar esiyordu.
- A gentle wind was blowing.
Onun nazik bir kalbi vardı.
- She has a gentle heart.
Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.
- Sir Harold is a fine English gentleman.
Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- A gentle wind is blowing.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Tom nazikçe Mary'yi dürttü.
- Tom gently nudged Mary.
Tom kızını alnından kibarca öptü.
- Tom gently kissed his daughter on the forehead.
Gerçek kibarca anlatılabilir.
- The truth can be told gently.
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
Tom kapıyı yavaşça ama sıkı bir biçimde kapattı.
- Tom shut the door gently but firmly.
Tom kapıyı yavaşça kapattı.
- Tom gently closed the door.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.