The river flooded a large area.
- Nehir geniş bir alanı su altında bıraktı.
Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
- Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
Good movies broaden your horizons.
- İyi filmler ufkunuzu genişletir.
I am told he has a broad back.
- Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
These insects are widely distributed.
- Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
- Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
The fire caused extensive damage.
- Yangın geniş çaplı hasara neden oldu.
The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.
- Sami, geniş Rus vahşi doğasında yürüyüşe çıkmayı seviyordu.
A vast desert lay before us.
- Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.
This car is spacious and comfortable.
- Bu araba geniş ve komforlu.
Their dining room is very spacious.
- Onların yemek odası çok geniş.
Never buy extended warranties.
- Asla genişletilmiş garantiler almayın.
The DVD contains deleted and extended scenes.
- DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
A heath is often created or expanded by fire, which prevents the growth of trees.
- Ağaçların büyümesini engelleyen bir fundalık sık sık yangın tarafından oluşturulur ya da genişletilir.
My attic will be expanded.
- Benim tavan genişletilecek.
The city wants to extend the road.
- Şehir yolu genişletmek istiyor.
She wants to extend the no-smoking area.
- O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
We should judge matters on a broader basis.
- Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
There is an ample market for this product.
- Bu ürün için geniş bir pazar var.
There's ample room in the attic.
- Çatı katında geniş bir oda var.
When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.
- Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.
He wants to reach a wider audience.
- O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
The gap between rich and poor is getting wider.
- Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
China is larger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha geniştir.
I'm wearing a jacket with capacious pockets.
- Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
Tom opened the door wider.
- Tom kapıyı daha geniş açtı.
Tom's eyes opened wide.
- Tom'un gözleri geniş açıldı.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.