Definition von geniş im Türkisch Englisch wörterbuch
- large
His family is very large.
- Onun ailesi çok geniştir.
Our house is large enough for five of us.
- Bizim ev beşimize yetecek kadar geniş.
- broad
I am told he has a broad back.
- Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
Jim has broad shoulders.
- Jim'in geniş omuzları var.
- extensive
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
- Wide
These insects are widely distributed.
- Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
- Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- vast
Sami loved hiking in the vast Canadian wilderness.
- Sami, Kanada'nın geniş, vahşi doğasında yürüyüşe bayılıyordu.
Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.
- Sami, geniş Rus vahşi doğasında yürüyüşe çıkmayı seviyordu.
- spacious
This car is spacious and comfortable.
- Bu araba geniş ve komforlu.
This car is spacious and practical.
- Bu araba geniş ve kullanışlı.
- expansive
When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.
- Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.
- ample
There is an ample market for this product.
- Bu ürün için geniş bir pazar var.
There's ample room in the attic.
- Çatı katında geniş bir oda var.
- walk in
- roomy
- spacious, extensive, vast, expansive
- extended
The DVD contains deleted and extended scenes.
- DVD silinmiş ve genişletilmiş sahneler içeriyor.
Chastity extended the youth.
- Saflık gençliği genişletti.
- commodious
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
- obtuse
- capacious
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
I'm wearing a jacket with capacious pockets.
- Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.
- wide, broad; spacious, vast, roomy, ample; comprehensive, extensive, exhaustive; carefree
- cosmical
- (Hukuk) broad, extensive
- broadly
- wide, broad
- cosmic
- splay
- comprehensive
- open
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Tom's eyes opened wide.
- Tom'un gözleri geniş açıldı.
- full
- exhaustive
- (Tıp) latus
- (Tıp) lata
- (Bilgisayar) expanded
The business has expanded by 50% this year.
- İş bu yıl % 50 oranında genişlemiştir.
My attic will be expanded.
- Benim tavan genişletilecek.
- (Bilgisayar) thick
- (Dilbilim) timeless
- sweeping
- (Bilgisayar) extend
They extended their territory by conquest.
- Onlar fetihle bölgelerini genişletti.
From Sendai I extended my journey to Aomori.
- Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- broader
We should judge matters on a broader basis.
- Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
- catholic
- voluminous
- sizable
- far-flung
- wider
The gap between rich and poor is getting wider.
- Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
He wants to reach a wider audience.
- O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- broadest
- larger
China is larger than Japan.
- Çin, Japonya'dan daha geniştir.
- elbowroom
- diffuse
- geniş kapsamlı
- comprehensive
- geniş olarak
- broadly
- geniş zaman
- present tense
Which endings does this verb have in the present tense?
- Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
- geniş kapsamlı
- far reaching
- geniş kapsamlı
- all-inclusive
- geniş alan
- expanse
- geniş ölçüde
- widely
It hasn't been widely adopted.
- Bu geniş ölçüde benimsenmedi.
Tea is widely grown in India.
- Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.
- geniş açılı (mercek)
- wide-angle
- geniş gönüllü
- liberal
- geniş zaman ortacı gram
- present participle
- geniş açı
- (Geometri) Obtuse angel
- geniş ağızlı büyük testi ya da çömlek
- wide-mouthed jar or large test
- geniş bir alana yayılmış olan
- are spread over a wide area
- geniş gönüllü
- tolerant
- geniş karınlı, dibi dar toprak kap
- wide-bellied, narrow bottom pot
- geniş mezhepli
- with large denomination
- geniş pantolon
- wide pants
- geniş ve derin bilgisi olan
- which is broad and deep knowledge
- geniş ve yayvan tencere
- wide and shallow pan
- geniş yelpaze
- wide range
- geniş alan
- sweep
- geniş alan ağır
- (Askeri) wide-area network
- geniş alan gözetlemesi
- (Askeri) wide area surveillance
- geniş açı
- obtuse angle, wide angle
- geniş açı
- obtuse angle
- geniş açı
- geom . obtuse angle
- geniş açık hendek
- Rhine
- geniş açılı
- periscopic
- geniş açılı
- obtuse angled
- geniş açılı
- wide-angle
- geniş bakış açılı
- panoramic
- geniş bakış açısı
- perspective
- geniş bant
- (Askeri) wideband
- geniş bant
- broadband , wideband
- geniş bardak
- beaker
- geniş başlı çivi
- clout nail
- geniş bilgi
- wide knowledge
- geniş bir alanda yapılan tartışma
- (Hukuk) a wide-range debate
- geniş bir alanı kapsayan
- sweeping
- geniş bir nefes almak
- to breathe a sigh of relief
- geniş biçimde
- commodiously
- geniş boru
- duct
- geniş cadde
- boulevard
- geniş ekonomi politikası ana hatları
- (Hukuk) broad economic policy guidelines
- geniş ekran
- wide screen
- geniş elbise
- frock
- geniş fikirli
- broadminded
- geniş fikirli
- broad-minded, liberal
- geniş fikirlilik
- broadmindedness
- geniş film
- wide film
- geniş gömme dolap
- walk-in closet
- geniş gömme dolap
- walk in
- geniş görünüm
- panorama
- geniş görüş açılı ön cam
- panoramic windshield
- geniş görüş sağlayan nokta
- vantage point
- geniş görüşlü
- large-minded
- geniş görüşlü
- liberal
- geniş görüşlülük
- liberality
- geniş hat
- broad gauge
- geniş kaldırım taşları
- flagging
- geniş kapsamlı
- sweeping
- geniş kapsamlı
- well-rounded
- geniş kapsamlı
- far going
- geniş kapsamlı
- in depth
- geniş kapsamlı
- universal
- geniş kapsamlı
- across the board
- geniş kapsamlı
- omnibus
- geniş kapsamlı
- blanket
- geniş kapsamlı
- comprehensive; all-inclusive
- geniş kapsamlı değişiklikler
- sweeping changes
- geniş kapsamlı olmak
- cut across
- geniş kapsamlı şey
- catchall
- geniş kenarlı gemici şapkası
- sou'wester
- geniş kenarlı gemici şapkası
- southwester
- geniş kenarlı şapka
- sombrero
- geniş kenarlı şapka
- sun hat
- geniş mezhepli excessively tolerant, free and easy
- (in his/her sexual mores)
- geniş olarak
- extensively
- geniş olarak açıklamak
- amplify
- geniş omuzlu
- square shouldered
- geniş otlaklı ovalar
- (g. amer.) pampas
- geniş plan
- long shot, master shot
- geniş römork; yerel terminal; ingiliz tonu
- (Askeri) large tug; local terminal; long ton
- geniş tabanlı
- wide base
- geniş tutmak
- to do (something) taking every contingency into account
- geniş ve rahat yer
- elbowroom
- geniş yer
- stretch
- geniş yeşillik düzlük
- (kuzey amerika) prairie
- geniş yorum
- (Hukuk) broad interpretation
- geniş yürekli
- carefree, happy-go-lucky, easygoing
- geniş yüzgeç
- flapper
- geniş zaman
- aorist
- geniş zaman gram
- simple present tense, aorist
- geniş zamanla geçmiş anlatımı
- historical present
- geniş çapta
- large-scale
- geniş çayır
- savanna
- geniş çayır
- savannah
- geniş çizgili
- ribboned
- geniş çukur
- Rhine
- geniş ölçekli tümleşme
- large-scale integration
- geniş ölçüde
- on a vast scale
- geniş ölçüde
- on a large scale, greatly
- geniş ölçüde yapılan
- extensive
- geniş ölçülü
- (Hukuk) comprehensive
- geniş özet
- (Bilgisayar) abstract indicative
- geniş özet
- indicative abstract
- geniş ünlü
- (Dilbilim) wide vowel
- geniş ünlü ling
- broad vowel
- geniş, orta hızlı RO/RO taşımacılığı
- (Askeri) large, medium speed roll-on/roll-off
- geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman
- historical present
- geçmişte geniş zaman gram
- aorist past: -erdi
- geniş ölçüde
- extensively
- çevresi geniş
- sociable
- geniş kapsamlı
- all inclusive
- bilgisi geniş
- learnedness
- geniş kapsamlı
- (Politika, Siyaset) large scale
- geniş kapsamlı
- overall
- geniş zaman
- (Dilbilim) the simple present tense
- geniş ölçüde
- far and wide
- geniş ölçüde
- greatly
Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.
- Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.
- geniş görüşlü
- cosmopolitan
- geniş zaman
- simple present tense
- geniş çevre
- great circle
- geniş ölçüde
- far-reaching
- "Galaxy" adıyla tanınan uzun mesafeli, geniş gövdeli askeri nakliye uçağı
- (Askeri) Galaxy
- Geniş zaman
- (Dilbilim) present simple tense
- alanı geniş
- wide field of
- geniş kapsamlı
- wide-ranging
My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
- Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- geniş zaman
- present sımple
- gönülü geniş
- tolerant
- oldukça geniş
- wide
- yüreği geniş
- easygoing
- Dijital Geniş Bant Veri Gönderme Sistemi
- (Askeri) Digital Wideband Transmission System
- at koşturacak kadar büyük/geniş
- huge (room, house, etc.)
- baseni geniş
- broad in the beam
- benekli geniş balık
- jewfish
- bunlar çok geniş
- These are too wide
- dalları geniş ve karşılıklı olan
- brachiate
- dar anlamlı bir sözcüğü geniş anlamda kullanma
- synecdoche
- dağarcığı geniş
- copious
- düz geniş
- (Bilgisayar) flat large
- en geniş anlamı ile açıklamak
- maximize
- geniş kapsamlı
- indepth
- geniş kapsamlı
- farreaching
- geniş kitle
- large mass
- geniş ölçüde
- farreaching
- geniş ölçüde
- far reaching
- geniş ölçüde
- far going
- havsalası geniş
- tolerant, broad-minded
- hayal gücü geniş olmak
- have a great imagination
- hayal gücü geniş olmak
- have a vivid imagination
- karnı geniş
- lighthearted, carefree
- karını geniş
- easygoing, nonchalant
- kelime dağarcığı geniş olma
- copiousness
- kısa menzilli geniş bant telsizi
- (Askeri) short range wide band radio
- mezhebi geniş
- free and easy
- mezhebi geniş
- accommodating
- mezhepi geniş excessively tolerant, free and easy
- (in his/her sexual mores)
- muhiti geniş
- (someone) who knows a lot of people, who gets around
- normal geniş bant
- (Askeri) normal wideband
- normal geniş bant hat sonlandırma birimi
- (Askeri) normal wideband line termination unit
- normal geniş bant terminali O
- (Askeri) normal wideband terminal
- orta kısmı geniş olan
- beamy
- yeterince geniş
- huge enough
- yeterince geniş
- wide enough
- yeterince geniş
- large enough
- yüreki geniş
- carefree, happy-go-lucky, easygoing
- çevresi geniş
- well connected
- çok geniş
- (Hukuk) mammoth
- çıkarma aracı personeli (geniş)
- (Askeri) landing craft personnel (large)
- üstü dar altı geniş elbise
- dirndl