Tom may have been here.
- Tom buraya gelmiş olabilir.
I feel like I have been here before.
- Daha önce buraya gelmiş gibi hissediyorum.
No more than 50 people came.
- 50 kişiden fazla gelen olmadı.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Social order does not come from nature. It is founded on customs.
- Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
He is the bravest soldier that ever lived.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
How does it feel to be the best band ever?
- Gelmiş geçmiş en iyi grup olmak nasıl bir duygu?
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden meydana gelir.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Tom looks like he's sleepy.
- Tom uykusu gelmiş gibi gözüküyor.
Tom must be getting sleepy.
- Tom'un uykusu gelmiş olmalı.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.