My father is coming home tomorrow.
- Babam yarın eve geliyor.
Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın bizim okula geliyor.
He is coming to see me tomorrow afternoon.
- O, yarın öğleden sonra beni görmeye geliyor.
Tom is coming up behind us.
- Tom arkamızdan geliyor.
The exam is coming up next week.
- Sınav gelecek hafta geliyor.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
No more than 50 people came.
- 50 kişiden fazla gelen olmadı.
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Did you come from a musical family?
- Müziksever bir aileden mi geldin?
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
That sounds good, doesn't it?
- O kulağa hoş geliyor, değil mi?
It seems to me that we should go now.
- Bana şimdi gitmemiz gerekiyor gibi geliyor.
It seems that I have lost my keys.
- Anahtarlarımı kaybettim gibi geliyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.