gelisme

listen to the pronunciation of gelisme
Türkisch - Englisch

Definition von gelisme im Türkisch Englisch wörterbuch

gelişme
development

The development of applications for Android is possible from today. - Android uygulamaların gelişmesi bugünden itibaren mümkündür.

Recent developments caused them to change their travel plans. - Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.

gelişme
progress

He made remarkable progress in English. - İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.

He has made little progress in his English. - O, İngilizcesinde az gelişme yaptı.

gelişme
headway
gelişme
advance, improvement, progress, progression, development
gelişme
improvement

American-British relations showed improvement. - Amerikan-İngiliz ilişkileri gelişme gösterdi.

There was steady economic improvement. - İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.

gelişme
advance

But undoubtedly there were no scientific advances then. - Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.

Recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.

gelişme
growing
gelişme
advancement
gelişme
developing, development, growing up, growth; growing healthy; maturing
gelişme
strides
gelişme
budding
gelişme
development, making progress, improvement
gelişme
pickup
gelişme
amelioration
gelişme
(Hukuk) development, improvement
gelişme
expansion
gelişme
lit. development (of plot, theme, argument, thesis, etc.)
gelişme
flourish

Our work began to flourish. - İşlerimiz gelişmeye başladı.

gelişme
formative
gelişme
inflorescence
gelişme
growth

Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development. - Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.

gelişme
betterment
gelişme
evolvement
gelişme
recovery
gelişme
(Ticaret) economic progress
gelişme
progression
gelişme
buildup
gelişme
sprawl
gelişme
evolution
gelişme
accretion
gelişme
(Ticaret) prosperity
gelişme
aggrandizement
gelişmek
improve
geliş
coming

We could all see it coming, couldn't we? - Hepimiz onun gelişini gördük, değil mi?

I saw him coming upstairs. - Onu üst kata gelişini gördüm.

gelişmek
progress
geliş
arrival

Possibly, the accident will delay his arrival. - Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.

She informed him of her arrival. - O, gelişi hakkında onu bilgilendirdi.

gelişmek
develop

Japan guaranteed a 2 billion yen aid package to developing countries. - Japonya gelişmekte olan ülkelere 2 milyar yenlik bir yardım paketini taahhüt etti.

98% of hungry people live in developing countries. - Aç insanların % 98'i gelişmekte olan ülkelerde yaşar.

gelişme işi, serpilip büyüme
business development, and growth flourish
gelişme dönemi ağrıları
growing pains
gelişme engelli çocuk
retarded child
gelişme göstermek
go forward
gelişme göstermemek
make no headway
gelişme göstermeyen
unprogressive
gelişme ile gelen
(Hukuk) co-development
gelişme ile ilgili
evolutionary
gelişme kaydetmek
make progress
gelişme sağlayan kimse
refiner
gelişme çağında olan
budding
gelişme çağındaki beceriksiz genç
hobbledehoy
gelişmek
flourish
gelişmek
thrive
gelişmek
{f} evolve
gelişmek
{f} expand
gelişmek
grow
gelişmeler
developments

Recent developments caused them to change their travel plans. - Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.

Hanson is wrong when he states international economic developments led to great migrations of labour in the seventeenth century. - Hanson, uluslararası ekonomik gelişmelerin 17. yüzyılda büyük emek göçlerine yol açtığını söylediğinde hatalıdır.

geliş
arrivals
gelişmek
grow up
gelişmek
blossom
gelişmek
{f} ameliorate
gelişmek
advance

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

ekonomik gelişme
economic progress
ekonomik gelişme
(Politika, Siyaset) economic growth
geliş
incidence
gelişmek
open
gelişmek
get along
gelişmek
(deyim) get off the ground
gelişmek
brew
gelişmek
open out
gelişmek
reform
gelişmek
go
gelişmek
build
gelişmek
come on
gelişmek
(deyim) gain ground
gelişmek
pick
kentsel gelişme
(İnşaat) urban development
olumlu bir gelişme
a positive development
olumlu gelişme
positive development
teknik gelişme
technical development
teknolojik gelişme
(Ticaret) innovation
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

geliş
{f} flourish

Civilization has flourished for hundreds of years in this hidden land. - Medeniyet bu gizli topraklarda yüzlerce yıldır gelişti.

Legends of vampires flourish in the Balkans. - Vampir efsaneleri Balkanlar'da gelişir.

geliş
grew
geliş
advent

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker. - Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.

geliş
prosper
geliş
arrest
gelişmek
effloresce
gelişmek
come along
gelişmek
bloom
gelişmek
move
gelişmek
headway
gelişmek
pick up
gelişmek
look up
gelişmek
better
birdenbire gelişme
sudden development
geliş
build#up
geliş
comings
gelişmek
evolve into
gelişmeler
advancements
insani gelişme endeksi
Humanitarian development index
sosyal gelişme
social development
toplumsal gelişme
social development
beklenmedik gelişme
unexpected development
dengeli ekonomik gelişme
(Kanun) balanced growth
dengeli ve sürdürülebilir gelişme
(Hukuk) balanced and sustainable development
erken gelişme
precociousness
erken gelişme
forwardness
erken gelişme
precocity
fiziksel gelişme
(Tıp) physical development
fiziksel ve ruhsal gelişme bozukluğu
cretinism
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
gelişmek
boom
gelişmek
to develop, grow up; to grow healthy; to mature
gelişmek
branch out
gelişmek
go ahead!
gelişmek
to develop, make progress: gelişmekte olan ülkeler developing countries
gelişmek
(öykü) unfold
gelişmek
refine
gelişmek
flower
gelişmek
to improve, to develop, to progress, to advance, to reform; to grow up, to come on; to grow, to come on, to come along; to blossom, to flourish, to thrive; to evolve; to mature
gelişmek
blossom out
gelişmek
shape
gelişmek
make headway
gelişmek
shape up
gelişmek
Go Ahead
gelişmek
{f} prosper
gelişmek
evoive
gelişmek
unfold
gelişmeler
developments, events, happenings
hızlı gelişme içerisinde
with rapid strides
kanser gibi kötücül gelişme
cancerous growth
kesikli gelişme
(Pisikoloji, Ruhbilim) discontinuous development
klinik gelişme
clinical development
milli ekonomik gelişme
(Hukuk) national economic development
uyumlu ekonomik gelişme
(Hukuk) harmonious economic development
veri terminal cihazı; gelişme testi ve değerlendirilmesi
(Askeri) data terminal equipment; developmental test and evaluation
yaşının gerisinde gelişme gösteren kimse
late developer
yeni bir gelişme
(Hukuk) breakthrough
yetersiz gelişme
underdevelopment
önemli gelişme
(Hukuk) substantial progress
Türkisch - Türkisch

Definition von gelisme im Türkisch Türkisch wörterbuch

gelişme
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül: "Şiir, uygarlıkların doğuşunda, gelişmesinde ilk işaret oluyor."- N. Cumalı
gelişme
Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm
gelişme
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül
gelişme
Olan biten
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü bazen de İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (İngilizce: Organisation for Economic Co-operation and Development -OECD), uluslararası bir ekonomi örgütüdür
Gelişmek
açınmak
Gelişmek
inkişaf etmek
Gelişmek
palazlamak
geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
gelişmek
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak: "Çalı süpürgeleri bir türlü ağaç hâline gelemeden ama, ağacı taklit edercesine gelişir."- S. F. Abasıyanık. İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner. Şişmanlamak
gelişmek
Şişmanlamak
gelişmek
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak
gelişmek
İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek
sosyal gelişme
Sosyolojik bakımdan gözlenen değişme ve gelişme
toplumsal gelişme
Toplumun bütün olarak değişmesi ve gelişmesi
gelisme
Favoriten