geliştir

listen to the pronunciation of geliştir
Türkisch - Englisch
develop

Students should develop their reading skills. - Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

{f} developing

I'm developing an Android application. - Android uygulaması geliştiriyorum.

Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer. - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.

{f} improving

Families and companies across America are improving the energy efficiency of their homes and businesses with help from ENERGY STAR in ways that cost less and help the environment. - Amerika genelinde aileler ve şirketler daha az maliyet ve çevreye yardımcı yollarla ENERGY STAR yardımıyla evlerinin ve işletmelerinin enerji verimliliği geliştiriyorlar.

Tom was improving his results. - Tom sonuçlarını geliştiriyordu.

upgrade
{f} developed

Primitive calculating machines existed long before computers were developed. - İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.

Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels. - Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.

(Bilgisayar) refine
{f} reform

Reformers aim to improve the government. - Reformcular hükümeti geliştirmeyi hedefliyor.

So-called winter time is expected to enhance the college reform. - Sözde kış döneminin üniversite reformunu geliştirmesi bekleniyor.

buck up
work up
{f} evolving
make improvements to
improve upon
improve on

That's something we'll improve on. - Bu geliştireceğimiz bir şey.

{f} overextending
evolve

This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection. - Bu türler, doğal seleksiyonun bir sonucu olarak hastalığa karşı direnç geliştirmiştir.

Human beings evolved their intelligence. - İnsan, zekasını geliştirdi.

overextend
{f} progress

He is making good progress in playing the piano. - Piano çalmada kendini iyi geliştiriyor.

gain ground
improve

You can improve your English if you try. - Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.

Tom is working hard to improve his English. - Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.

{f} reformed
improved

Computers are constantly being improved. - Bilgisayarlar sürekli geliştiriliyorlar.

You've improved your English. - İngilizceni geliştirdin.

enhance

So-called winter time is expected to enhance the college reform. - Sözde kış döneminin üniversite reformunu geliştirmesi bekleniyor.

Can't you enhance the image? - İmajını geliştiremez misin?

{f} enhanced
evolved

Human beings evolved their intelligence. - İnsan, zekasını geliştirdi.

This species has evolved resistance to the disease as a result of natural selection. - Bu türler, doğal seleksiyonun bir sonucu olarak hastalığa karşı direnç geliştirmiştir.

(Biyoloji) devise

They devised ingenious solutions. - Onlar ustaca yapılmış çözümler geliştirdiler.

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

revamp
geliş
coming

I'm looking forward to your coming to Japan. - Japonya'ya gelişini dört gözle bekliyorum.

We could all see it coming, couldn't we? - Hepimiz onun gelişini gördük, değil mi?

geliş
arrival

Possibly, the accident will delay his arrival. - Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.

Ken is waiting for the arrival of the train. - Ken trenin gelişini bekliyor.

geliş
arrivals
geliş
incidence
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

geliş
{f} flourish

Legends of vampires flourish in the Balkans. - Vampir efsaneleri Balkanlar'da gelişir.

After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished. - İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.

geliş
grew
geliş
advent

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker. - Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.

geliş
prosper
geliş
arrest
geliş
build#up
geliş
comings
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
Türkisch - Türkisch

Definition von geliştir im Türkisch Türkisch wörterbuch

geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
geliştir
Favoriten