I had written the letter when he came.
- O geldiğinde mektubu yazmıştım.
She was playing the piano when the guests arrived.
- Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
No more than 50 people came.
- 50 kişiden fazla gelen olmadı.
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Did you come from a musical family?
- Müziksever bir aileden mi geldin?
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.